10 Haziran 2009 Çarşamba

SONUN BAŞLANGICI

Kelimelerin tükendiği yerdeyim. Yazmak istiyorum ama doğru kelimeleri bulamıyorum. Blog açarken profilimdeki gibi "içimden ne geliyorsa yazmak" dı amacım, yazdım da. Ama doğru, ama yalnış yazdım! Şimdi yazamıyorum, yazmak için karmakarışık olan içimden geçenleri ayırmam gerek. Düşüncelerim, duygularım, yapmak istediklerim ile yapılması gerekenler o kadar birbirinin içine geçmiş ki! Ben bir edebiyatcı değilim, sözcükleri sıralayamam, akıcı dil kullanamam. İmgelerim sadece hissettiklerimdir. Edebiyata gönül verseydim daha iyi olurdu diye düşünmüşümdür çoğu kez. O zaman hayal kurar ufkumu genişletebilirdim, belki hikaye, roman yazardım. Zaman zaman gerçeği görmezlikten gelir, ruhumu, bedenimi dinlendirirdim. Yeni açmış taze çiçeklerin, koparılmış vazolarda solmasını yada ayaklar altında çiğnenmesini düşünmeden, solana kadar verdiği güzelliklerle mutlu olurdum. Çok sevdiğim yağmurun, toprak kokusunu içime çekerken, "acaba kimler zarar görüyor bu yağıştan" demez huzur bulurdum. Benim olan herşeyin aslında benim olmadığını, benim olan sadece yaptıklarım olduğunu hesaplamazdım. Bu satırlar asla edebiyatcılarımızı yargılamak gibi algılanmasın, onlara saygım ve sevgim sonsuzdur. Kendi kendimedir sitemim, edebiyatı çok sevmekle birlikte, sadece okumaktan ileri gidememek, içinde yoğrulamamaktır şikayetim. Zaman hesabı yaparken kaçırdığım güzellikleri yaşayamamaktır üzüntüm. Ben matematiğe gönül vermiştim, rakkamları çok sevmiş, hesapların içine saklanan bilmeceleri çözmekle mutlu olmuştum. "Muş" diyorum, çünkü şimdi öyle düşünmüyorum, ama yapacak birşey yok. Ben bir hesap insanıyım ve öyle kalacağım."Can çıkar, huy çıkmaz" misali orjinalin neyse odur! "Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir" ya. Ben kendime yaşamdan bir denklem kurdum. Saatleri, ziyan olmasın diye çalışmalarla topladım. Doğrulardan yanlışları çıkardım. İstediklerimle, olanların arasındaki farkı kar/zarar kaydettim. Sevgiyi huzurla çarptım, acılarımı sevinçlerime böldüm. Haksızlığı bilinçsizlikle eşitledim. Keşke'leri, pişmanlıkları amortisman ayırarak yok ettim. Ah! vah! demedim. "Yaşanması gerekiyordu yaşandı" felsefesini kayda aldım. Kaderci olmadım ama çizilen yoldan ayrılmanın imkansızlığını kaydettim.Söyleyecek sözlerimin "kimseyi kırmamak adına" hesabını yaparken, konuşmakta bocalandım. Duyduklarımı, yaşadıklarımı hesap terazisinde tarttım. Kendimi bildiğim gibi değilde, karşıdan nasıl göründüğümü çözmek ise "havuz" problemi gibi olduğundan hep yoruldum. Tek hesabını yapmadığım sonun başlangıcı' ydı. Çünkü kaçınılmaz sonun başlangıcı artık nefes almamak yani ölümdür, onun yılı, saati vakti yoktur. Bir tek onun hesabı yapılamazın da hesabını yaptım. Ama içinde yaşarken, asla anlaşılamayan nokta misali, yaşamımız, karşımıza çıkan sonun başlangıçları ile doludur. Ve bu noktacıklar yaşamımızı yönetmektedirler. Bizim ama bize ait olmayan yaşamımızı! Kelimelerin tükendiği yerde ve bir sonun başlangıcındayım şimdi!!!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder