15 Ağustos 2009 Cumartesi

***HOŞGELDİN YA ŞEHR-İ RAMAZAN ***


Ruhu ve bedeni terbiye ederek insanı ALLAH'a yaklaştırmaya vesile olan Ramazan ayında tutulan oruçlar ve yapılan ibadetler sabır ve metanetimizi daha da artırıyor. Oruç ruh ve beden sağlığı yönünden son derece önemli bir ibadettir. Maddi gıdalar bedeni ve nefsi besleyip güçlenmesini sağladığı gibi, namaz, zekat, hac, oruç gibi ibadet ve taatlar da ruhu besleyip güçlenmesini sağlar. Zira ibadet ruhun gıdasıdır. Oruç ibadeti nefis-ruh mücadelesinde akıl ve irade sahibi olan insanın ağırlığını ruh tarafına koyma manasına gelmektedir. Oruç, insanı cismaniyetten uzaklaştırıp, daha fazla ruhaniyet kazandırır, maddi âlemden uzaklaştırıp melekut âlemine yaklaştırır. Birçok nefsi arzusuna Ramazan ayında dizgin vuran insan, ruhen arınır ve temizlenir. İnsanda kötülüğe karşı olan meyil, bu ayda adeta yok olur. Rahman'ın rızasına kavuşma arzusuyla dolu gönüller, iyilik yapmanın hazzını tadarken, toplumda ihtiyaç sahibi olan insanların ihtiyaçlarını gidererek, bir taraftan da toplumsal huzurun pekişmesinde önemli rol oynarlar. Bütün istatistikler Ramazan suç oranın düştüğünü göstermektedir. Kısaca Ramazan güzel duyguların hakim olduğu bir iklimdir. Oruç ibadeti ve onunun gerek fert ve gerekse toplum için getirdiği faydalar çok farklı şekillerde ifade edilmeye çalışılmıştır. Oruç, insanı gerektiğinde nefsin bütün arzularını yenebilecek bir irade gücüne sahip kılar; günlük alışkanlıkların esaretinden kurtarır. Her türlü feragata, fedakarlığa atıştırır. Açlık elemini duymak hususunda zenginle fakiri birleştirir. Zenginlere fakirleri düşündürür. Gururu giderir. Günün birinde yiyecekten, içecekten mahrum kalındığı zaman, açlığa, susuzluğa katlanmak gücünü kazandırır. Oruca riya karışmaz. Oruç insanı riyasızlığa ve ihlasa ulaştırır. Oruçta riya yoktur. Ebu Hureyre (R.A.)den rivayete göre Resûlullah (S.A.V.)Efendimiz: "ALLAH: Adem oğlunun işlediği her hayır iş kendisi içindir, fakat oruç böyle değildir. Oruç sırf Benim için tutulan bir ibadettir. Onun mükafatını da Ben veririm, buyurdu. Oruç bir kalkandır. Herhangi biriniz oruçlu olduğu zaman, artık o kimse kötü söz söylemesin, fiil yapmasın, düşmanlık veya bağırma da yapmasın. Eğer bir kimse ona sövmeye yahut onunla dövüşmeye kalkışırsa, derhal: Ben oruçlu bir kimseyim, desin. Muhammed'in canı kudret elinde bulunan ALLAH'a yemin ederim ki, oruçlunun ağzının açlık kokusu ALLAH katında misk kokusundan daha hoş ve daha temizdir. Oruçlunun sevinip neşeleneceği iki sevinci vardır; Birisi iftar vaktinde, orucu bozduğu zaman sevinir, öbürüsü de Rabbisine kavuştuğu zaman orucunun mükâfatı ile sevinir." (Buhari; Savm: 9, Müslim; Sıyam: 164, Ebu Davud; Savm: 25, Tirmizi; Savm: 25, Tirmizi; Savm: 55, Nesei; Siyam: 41, İbn-i Mace; Siyam: 1, Muvatta; Siyam: 58) buyurmuşlardır. Bakınız bu hadîs-i kudside Cenab-ı Hak: "Adem oğlunun işlediği her hayır iş kendisi içindir, fakat oruç böyle değildir. Oruç sırf benim için tutulan bir ibadettir. Onun mükafatını da ben veririm," buyuruyor. Buradan, oruç ibadeti ve onun hikmetleri hakkında çok calib-i dikkat sonuçlar çıkarmak mümkündür. Şöyle ki: Bilindiği gibi bütün ibadetler ALLAH içindir. Peki neden ALLAH Teâlâ "Oruç Benim için eda edilen ibadettir." buyuruyor. Çünkü ALLAH'a kulluğun en samimi ve hasbi örneği oruçta yaşanır da onun için. Kulun ibadetine arız olacak en tehlikeli hastalık riya, yani gösteriş hastalığıdır. Riya, ibadetleri kemiren bir kurt gibidir. İnsan ondan şiddetle kaçınmalıdır. Şeytan insanı ibadetini terke muvaffak olamazsa, bu defa ona başka bir cihetten yaklaşarak onu gösterişe sevk eder. ALLAH korusun, bir insan gösteriş için namaz kılabilir, gösteriş için zekat verebilir, gösteriş için hacca gidebilir. Yani bu ibadetleri eda ederken bunların içerisine riya karışabilir. Bunu dışarıdan tesbit etmek mümkün değildir. Bunu ancak ALLAH bilir. Fakat oruç ibadetine riyanın karışması mümkün değildir. Yani bir kimse gerçekten oruç tutuyorsa, Ramazan ayında şartlarına uygun olarak bu ibadeti eda ediyorsa bunu gerçekten ALLAH için yapıyordur. Bunda riya, gösteriş yoktur. Çünkü oruç ibadetinde samimi olmayan yani bu ibadeti gösteriş için yapan kimse, başkalarının görmediği yerde yer içer ve insanlara karşı da oruçluymuş gibi görünebilir. Bu imkan elindedir. Ama bu imkana rağmen böyle yapmıyor da şartlarına uygun olarak orucu tutuyorsa işte bu kişinin yaptığı ibadet gerçekten ALLAH içindir. Ve tahmin ediyoruz ki ALLAH Teâlâ işte bu sebeple "Oruç benim içindir. Onun mükafatlandıracak da benim." buyurmaktadır. Buradan anlaşılıyor ki, ALLAH Teâlâ bu ibadete karşılık bizim aklımızın alamayacağı ölçüde sevap verecektir. ALLAH'a kulluğun, ve kulluktaki samimiyetin en önemli ifadesi olan oruç ibadeti, kulun hayatında çok büyük değişiklikler yapan onu ruhen ve bedenen terbiye eden ve yenileyen bir ibadettir. Bu hasbi ve samimi ibadetin şartlarına uygun olarak eda edilmesi halinde sonunda kula ne kazandıracağını Ebu Hureyre (R.A.)den rivayete göre şöyle müjdeleyen Resûlullah (S.A.V.)Efendimiz: "Kim, iman ederek ve mükâfatını sadece ALLAH Teâlâ'dan bekleyerek Ramazan orucunu tutarsa, onun geçmiş günahları mağfiret olunur" buyurmuşlardır. (Buhari, İman: 28, Leyletu'l-Kadr: l, Savm: 6, Müslim, Sıyam: 3, 20, Müsafirin: 175, Ebu Davud, Ramazan: l, Savm: 57, Tirmizi, Savm l, Cennet: 4, Nesai, Sıyam: 39, İbn-i Mace, İkame: 173; Sıyam: 2, 33, Darimi, Savm: 44, A.b.Hanbel, 2/232) Ebu Hureyre (R.A.) den rivayete göre Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz: "Her kim Ramazan gecelerinde, ALLAH'a inanarak ve ecrini ALLAH'tan bekleyerek ibadet için kalkarsa, daha önceki günahları af olur." (Buhari, İman: 25-27, Savm: 6, Leyletu'l-Kadir; 1, Müslim, Müsafirin: 173-176, Ebu Davud, Ramazan: 1, Tirmizi, Savm: 83) buyurdu. Yani her kim Ramazan gecelerini teravih namazı kılmak suretiyle yahut bunun dışında zikir, istiğfar ve Kur'ân-ı Kerim okumak gibi ibadetlerle ihya ederse, bunu da ALLAH Teâlâ'nın vaad ettiği mükâfata inanarak, ecrini ALLAH'tan bekleyerek yaparsa, başkasından bir şey beklemezse ve bu ibadetleri halisane yapıp ALLAH'ı başkalarına bu ibadette ortak kılmazsa mağfiret olunur. Kullarına lütufkar olan, acıyan, merhamet eden ALLAH Teâlâ'nın, ne büyük imkanıdır bu!.. Bu büyük imkandan istifade edememek de ne büyük bahtsızlıktır. Bütün gücümüzle bu imkandan istifade etmeye çalışmalı onu asla kaçırmamalıyız. Yalnız burada bir yanlış anlamaya mahal vermemek için bir hususa dikkat çekmek lazımdır ki o da şudur: Hadis-i şerifte " onun geçmiş günahları mağfiret olunur." buyuruluyor. Burada her türlü günahın affedildiği anlaşılmasın. Çünkü kul hakları bu gibi umumi ifadelerin dışında tutulmuş, istisna edilmiştir. Yani siz birisinin hakkını üzerinize geçirmişseniz, Ramazan'da oruç ibadetini eda etmekle o hakkı ödemiş olmuyorsunuz. Birisine kötülük yapmış, zülmetmiş, haksızlıkta bulunmuşsanız, Ramazan orucu sizin bu günahlarınızı affettirmiyor. Bu gibi günahların affedilme yolu hak sahiplerinin haklarını helal etmelerine bağlıdır. Bunu da unutmamak lazımdır. Bu vesile ile şunu da hatırlatalım ki: Orucu ALLAH için tutuyoruz. Ramazan'ı bahane ederek işlerimizi aksatmayalım. İşverenler haklarını helal etmezlerse borçlu kalırız, hak yemiş oluruz. Bu bakımdan maddi ve manevi sayısız güzelliklerin yaşandığı ve mükâfatları nın sınırsız olarak verildiği bu manevi iklimi, çok iyi değerlendirmeliyiz. Özümüze dönerek, gaflet ve cehalette geçen günlerimizi sorgulamalı, hata ve günahlardan temiz lenme isteğimizi artırarak kendimizle hesaplaşmalıyız. İyi ve güzel davranışları artırarak, geçici ve kötü şeyleri de terk ederek onbir ayın geride bıraktığı manevi kirleri te mizlemeye çalışmalıyız.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder