9 Eylül 2009 Çarşamba






KADIR GECESİ
Kadir Gecesi de insanı Rabbine götürmek üzere verilmiş böyle bir ilahi lütuf mahiyeti taşıyor.
Rabbimiz çok merhametli. Rahman, Rahim, Rauf, Vedud...
Çok aratmıyor bizi, çok yormuyor...
Bir geceye bin ayın bereketini yükleyerek “İşte size vesile” diyor bir bakıma... Eğer içinizde küçücük kıvılcımlar varsa, yüreğinizi tutuşturabilir ve bir gecenin içinden gökler dolusu rahmet sağabilirsiniz. Sanki saniyeler katmer katmer olmuş, yediveren gülleri gibi açıldıkça açılışa doymuyor ve rahmet sağıyor göklerden... Ya da gökler, melekler ordusuna dönüşmüş rahmet rahmet iniyor yeryüzüne, mü'minlerin yüreğine...
Hepsi içimizde bir arayış tohumu, bir “vesile” tutkusu taşımakla...
Bugün Kadir Gecesi.
Hazır mıyız?
Zaten arıyor muyduk?
Bekliyor muyduk?
Hasreti içimizi yakıp kavuruyor muydu?
Öyleyse işte kapımızı çalıyor Kadir Gecesi... Ya da kapılarını açmak için, ağuşunda sevdalıları sermest etmek için ona doğru hamle yapmamızı bekliyor Kadir Gecesi...
“Sen Kadir Gecesinin ne olduğunu bilir misin?” diye soruyor Rabbü zülcelal, Sevgili Peygamberine...





“Sana onu ben anlatayım” der gibi bir sorudur bu...
Kimin aklına gelir bir gecenin yüreğine bin ayın sığabileceği...
O Rabbani bir armağandır ancak... Verirse böyle verir... Hayallerin idrakinden öte bir armağan yağmurunda yıkar kulunu...
İşte geldi Kadir Gecesi...
“Geçti gitti de içimizde bir vuslat, bir kurbiyyet sevinci bırakmadı” dememek için, sabahında derin bir hüznü yaşamamak için kalblerimizi yoğunlaştırmalıyız Kadir Gecesinde... Tutunmalıyız ellerine Kadir Gecesi'nin...
Belki önce bir küllî muhasebe yapmalıyım.
Hayatımın dökümünü çıkarmalıyım.
Mahşer ortamında seyredeceğim hayat filmi gibi sayıp dökmeliyim önceden gönderdiklerimi... Utanma duygusu, “Nasıl savunurum” tedirginliği gelip çöreklenmeli içime...
Tevbeyi kuşanmalıyım...
“Beni mahşer aydınlığında aleme rüsvay etme Rabbim!”
Af deryasına dalmalıyım.
“Arındır beni Rabbim, bu günah kirlerinden arındır beni...”
Sonra dayamalıyım dudaklarını Rabbin rahmet pınarına...
“Senin rahmetin sonsuz Rabbim. Bağışla beni...”
Bir namaz kılmalıyım, secdede bir gözyaşı dökmeliyim. Elimi dua için açtığımda, Rabbin Huzurunda olduğumu bilmeliyim. Görüyormuş gibi, görüyormuş gibi, tıpkı görüyormuş gibi...
Bir köşeye çekilip Kur'an okumalıyım. Kurumuş uzuvlarıma yeniden su veriliyormuş gibi hissetmeliyim her ayetin tekâbül ettiği anlamı içime taşırken...
Bir gidip gelmeliyim mahşer aydınlığına...
Rasulullah'la buluşmayı denemeliyim “Din Günü”nün savruluşu içinde... Elinden tutmak için, Hamd Sancağı'nın altında bir yer bulmak için çırpınmalıyım. Yüreğimi yoklamalıyım o uzun, meşakkatli arayışa dayanabilecek kıvamı var mı diye...
Geceyi sağmalıyım, sağmalıyım, sağmalıyım... Sonunda, tan yeri ağarırken içime bir ruh selameti yağıncaya kadar. Göklerden Rabbin izniyle kafile kafile inmiş bir meleğin kanadının dokunduğunu hissetmeliyim, tatlı bir ürperti sarmalı her yanımı...
Bir namaz bulmalıyım Mirac kıvamında...
Bir oruç bulmalıyım, günah tortularımı yakacak...
Bir hac bulmalıyım yeni doğmuş gibi arındıracak...
Bir zekat bulmalıyım, mal tutkusundan arındıracak...
Evet, bütün bunlardan sonra önümüzdeki temel soru şu:
Benim Kadir Gecem hangi Ramazan'da gelecek? Senin Kadir Gecen nerelerde kaldı?
Ya da bu Ramazan değilse ne zaman?
Kadir Gecemiz Kader gecesi olsun Rabbimizin lütfuyla inşaallah.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder