24 Ekim 2009 Cumartesi

kör kuyu‏

Günlerden bir gün, köylerden birinde, adamın birinin eşeği, kuyununbirinedüşmüş.Niye düşer, nasıl düşer sormayın.Eşek bu. Düşmüş işte.Belki kör bir kuyuydu, ağzı tahtayla kapatılmıştı belki, üzerinede toprak dökülmüştü.Zamanla tahta çürüdü, zayıfladı, toprakta biten otları yemekisteyeneşeğin ağırlığını çekemedi ve güm. Hayvancık saatlerce acı içinde kıvrandı, bağırdı kendi dilinde.



Ayıptır söylemesi, anırdı yani.Sesini duyan sahibi gelip baktı ki vaziyet kötü.Zavallı eşeği kuyunun dibinde melul mahzun bakınıyor.Üstelik yaralanmış.Karşılaştığı bu durumda kendini eşeği kadar zavallı hissedenadamcağızköylüleri yardıma çağırdı.Ne yapsak, ne etsek, nasıl çıkarsak soruları havada kaldı.Sonunda karar verildi ki kurtarmak için çalışmaya değmez.Tek çare, kuyuyu toprakla örtmek.Ellerine aldıkları küreklerle etraftan kuyunun içine toprakattılar.Zavallı hayvan, üzerine gelen toprakları, her seferinde silkinerekdibedöktü.Ayaklarının altına aldığı toprak sayesinde her an biraz dahayükseldivesonunda yukarıya kadar çıkmış oldu.Köylüler ağzı açık bakakaldı.(Hayat, bazen bizim de üzerimize abanır.(Ne bazeni, çoğu zaman.)Toz toprakla örtmeye çalışanlar çok olur.Bunlarla başetmenin tek yolu, yakınıp sızlanmak değil, düşünüpsilkinmekve kurtulmak, aydınlığa adım atmaktır.Kör kuyuda olsak bile

1 yorum: