27 Ekim 2009 Salı

“MENDİLCİ KIZ”

Tamam itiraf ediyorum, nezle olmasaydım ben de göremeyecektim seni. minik ellerin kağıt mendili uzatırken titrek bakışlarla bana doğru, öylesine baktım sesinin geldiği yöne doğru;- mendil alır mısınız? mendil alırım, alırım almasına da, sen de nereden çıktın şimdi? bu eminönü alt geçidinde, in cin top oynarken küçük kız, şirin kız, sen de nereden çıktın? ne güzel, ben de kalabalık güruha karışıp evcilleşecektim, ne güzel afyonlaşmıştı beynim, her şey ne kadar da güzeldi, niye depreştirdin marjinal yanlarımı?



ne güzel ot gibi yaşayıp gidiyordum herkes gibi, ah siz yok mu? beni bir türlü boşver gitsinciler arasına sokmadınız! mendilci kız, bir demirlikte mutlu olmanın sırrını bana da söyler misin?ordaydın, ortadaydın, soğuktu, üşüyordun, yorgundun, durgundun, ürkektin; mendilci kız sen bana neler ettin…? senin gecenin o saatinde istasyon girişinde ki merdivenlere ilişip, yalvaran bakışlarla üç beş kuruşa o soğukta mendil satman dağladı beni. birileri gibi dilenmiyordun, gerçi parasını verip mendili geri bırakıyorlardı içindeki suçluluk duygusunu bastırmak isteyenler. senin kağıt mendil sattığın saatlerde ‘gelinim olur musun?’u seyrediyor insanlar. senin mendil sattığın saatlerde derbi maçı seyrediyor sözümona koç delikanlılar ve kaynana semra hanıma kızdıklarının çeyreği kadar kızmıyorlar seni o hale düşürenlere ve yanlış karar veren hakeme ettikleri küfürlerin onda birini etmiyorlar seni boyle bir kadere itenlere….bu senin kaderin değil, bu bizim ayıbımız … keşke ben de sana ikiyüzelli bin lira vererek bastırabilseydim suçluluk duygumu ve unutabilseydim yalvaran bakışlarını. sarılsam sana, kardeşim desem, öpsem kirli yanaklarından, affet beni ve atalarımı desem. sen affetsen de tarih affetmez bilirim, çaresizim. oyuncak mağazalarının vitrinlerinde gördüğün sindi bebeklerin olmayacak senin ve ben sana ağlayan değil gülen bebekler getireceğim, adresin belli hep ordasın. ah biz kendimize bir gelebilsek, bir hicret edebilsek akl-ı selime ve bir dönebilsek şahdamarımıza. o merdivenlerde bize de yer var mı küçük kız, yanında ağlamak için? senin yapma bebeklerle işin yok, ben sana humuslu çamur getireceğim, topraktan ev yapacağız eminönü meydanında, gökdelenlerdekiler imrenecek senin acizane kanaatkârlığına, sonra yağmur yağacak, bahar gelecek ve papatya açacak çamurdan evimizin damında… sermayedir diye silemezsin bilirim kendi burnunu, sen bırak hep kirli kalsın yüzün, nazara gelmeyesin. birileri seni iki böbrek olarak, birileri göz olarak, organ mafyası yem olarak görecek, direnecek gücüm yok sanma, o minik elleri bir çevir semaya, gerisi düzelecek evelallah. mendilci kız, gel seninle arkadaş olalım ben ‘mendil vaaar’ diye bağırayım, sen ‘uyanın gaflet uykusundan ey’ diye çağır, olur mu?mendilci kız, sen ve arkadaşların ne zaman kurtulacaksınız biliyor musun? insanlar burunlarını değil gözyaşlarını silmek için mendil almaya geldikleri zaman. işte o zaman çamurda evimizin damındaki papatya, nebinin mescidinde ağlayan hurma ağacı olacak. buğulandı gözlerim, tükendi sözlerim, bir mendil uzatır mısın küçük kız, acizliğimi anlamasın zalimler…

5 yorum:

  1. Çok güzel bir yazı..İçten, etkileyici,sahici..

    Gözlerim buğulandı yeniden..
    Yazan ellere ve yüreğe sağlık...

    Ben de aynı başlıkla
    burada bir şiir yazmıştım..

    YanıtlaSil
  2. ya mehmet ya niye böyle yapıyorsun bak ağlatacaksın valla

    YanıtlaSil
  3. Zeugma, senin şiirinde gerçekten muhteşem ama orada yorum ekleme bölümü yok galiba onun için burda yazdım, artık idare et:)

    YanıtlaSil
  4. Cumhuriyet Bayramımız Kutlu Olsun..

    YanıtlaSil
  5. tşkler EBRULİ hepimizin Cumhuriyet bayramı kutlu olsun.

    YanıtlaSil