7 Kasım 2010 Pazar

Hesapsız Hüzün



Çok sevdiğim papatyalar açmayacak artık o bahçede,kokusuyla kendimden geçtiğim leylaklar salınmayacak, ılık bahar akşamlarının esintilerinde.

Saçıma papatyadan taç takamayacak mıyım anne?

Çocukluğum da son bulacak sanırım,o yıllara tanık ağaçlardan eser kalmayınca.

Kahkahalarım nerede çınlayacak anne?

Dalına annemin benim için salıncak kuruduğu ağacı göremeyeceğim seneye.

Bebeklerime hikaye uyduramayacak mıyım artık anne?

Çocuklarıma o bahçede neler yaptığımı yer göstererek anlatamayacağım,her şey hafızamda kazılı kalacak,canlı tanıklar olmayacak.

Benim çocukluğum nereye gidecek anne?

Bir devir kapanacak,çocuklar koşmayacak artık o bahçede,çünkü bahçe diye bir şey kalmayacak.

Koşarken düşünce öp diye yanına gelemeyeceğim değil mi? Koşamayacağım ki...

Dibine kilim serip oturduğum vişnenin meyvelerini kimse yiyemeyecek artık.

Vişneden lekelenmeyecek artık giysilerim,bana hiç kızmayacaksın değil mi anne?



Ömrümün ilk yirmiyedi yılını geçirdiğim ev iki ay içinde yerle bir olacak, yerine üç katlı bir apartman dikilecek.

Bizim bahçemiz olmayacak artık orası,istediğimizi yapmak bir lüks olacak,yabancılar da olacak orada,kendi evimizde dikkat etmek zorunda kalacağım.

Aslında ne zamandır beklenen bir şeydi bu,annemin ve babamın rahatı için,abilerimle aynı yerde olabilmesi için, istenen,istediğim bir şeydi.

Ama...

Ama yine de, gerçekleştiğinde içime dolacak hüznü hesap edememişim...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder