tag:blogger.com,1999:blog-68214445331335610902024-03-05T18:19:50.237+03:00KESKİN KALEMLERFARKLI FİKİRLERİN BULUŞTUĞU TEK NOKTA...Sensiz Olmuyorhttp://www.blogger.com/profile/13029020911609991059noreply@blogger.comBlogger364125tag:blogger.com,1999:blog-6821444533133561090.post-37791151882126726142022-11-08T22:12:00.001+03:002022-11-08T22:12:40.693+03:00<div>Bu gecede bekliyorum her gece gibi.</div><div>yine gecikti gece treni.</div><div>Kimleri ayiriyor kimleri kavusturuyor bilinmez.</div><div>Acı acı öter dudugu yollari hic bitmez.</div><div>Bekliyorum bekleyenim gibi.</div><div>Vuslati yok biliyorum butun sevenler gibi.</div><div>Hasretler bitmez tukenmez...</div><div><br></div><div>mihrace...</div><div><br></div><div>Mihrace Sak</div>mihrace erdem sakhttp://www.blogger.com/profile/01517654004241452052noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-6821444533133561090.post-8482184898760558332012-08-28T23:46:00.001+03:002022-11-08T22:45:23.354+03:00sennnne yana dönsem sen
ve nerdeysen
orada buluyorum kendimi ben.
Bağrımı yakan sevgili,
kendine kör eden yar,
sen beni kalbine al,
gerekirse gözlerinde ölmeye razıyım,
kirpiklerinden asarsın olmadı
zaten gözlerin uçurum,
düşerim yok olurum
kaybolurum.
zafer tiryaki<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi-V2VEksAp8OT_Y2PXughSS16tj4Q6gftV1HGEBN8MqhhE6E8iyC3EsYJuwkw10G1hU7YB1QWsMbqa-QkeqLx7XHM4pEUo1vgtbdZAZE5KoI8sZEqsVdA7gIWhR3vn_Puur7VF51VY4_g/s1600/gltharesbp9.jpg" imageanchor="1" style="margin-left:1em; margin-right:1em"><img border="0" height="239" width="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi-V2VEksAp8OT_Y2PXughSS16tj4Q6gftV1HGEBN8MqhhE6E8iyC3EsYJuwkw10G1hU7YB1QWsMbqa-QkeqLx7XHM4pEUo1vgtbdZAZE5KoI8sZEqsVdA7gIWhR3vn_Puur7VF51VY4_g/s320/gltharesbp9.jpg"></a></div>
mihrace erdem sakhttp://www.blogger.com/profile/01517654004241452052noreply@blogger.com5tag:blogger.com,1999:blog-6821444533133561090.post-6487562988500965162012-08-13T23:59:00.000+03:002012-08-24T21:03:14.126+03:00NANNİM!!!!<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjHJfrqL7UWo1YYJ3dFqRvd5-h7Cl-RTAeAjTZvGPEYKwyOebbuLKxgt_D66R1oK8cLZwF67ivrLv9-iU-rphrvFocSHh6Y5-Dtome-J4ZcD7626CzuyrBXdjwsomH8Yx9fATffDhzgyUsY/s1600/1930-TURKIYE-GUZELI-MUBECCEL-HANIM-FOTOKARTI__21873012_0.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjHJfrqL7UWo1YYJ3dFqRvd5-h7Cl-RTAeAjTZvGPEYKwyOebbuLKxgt_D66R1oK8cLZwF67ivrLv9-iU-rphrvFocSHh6Y5-Dtome-J4ZcD7626CzuyrBXdjwsomH8Yx9fATffDhzgyUsY/s320/1930-TURKIYE-GUZELI-MUBECCEL-HANIM-FOTOKARTI__21873012_0.jpg" width="260" /></a></div>
<u><span style="color: red;">Nannimle ilgili daha önceki yazım: </span></u><a href="http://superinceparlakcorap.blogspot.com/2010/11/vapuuuur-al-beni-seneler-oncesine.html">http://superinceparlakcorap.blogspot.com/2010/11/vapuuuur-al-beni-seneler-oncesine.html</a><br />
<br />
<br />
<div>
<span style="font-family: Times New Roman;">Nannim hastaydı hem de zor bir hastalıktı. Doktor ''Ne olacağı belli değil.. Beyninde pırtı oluşmuş, ameliyat etmek onu, çabuk sonuca götürebilir, böyle kalması daha iyi, bu pırtı beyninin merkezlerinde dolaşabilir, çok acıkabilir, yada yemek yediğini hatırlamayabilir, hatta tuvaletini nasıl yapacağını bilmeyebilir, günlük yaşam kalitesi düşecektir sadece ona iyi bakacaksınız ''dedi, annemle, teyzemlerin gözleri fal taşı gibi açılmış birbirlerine baktılar.... Doktorun dediklerini tekrar düşündüm, o zaman kalbimin içinde acı bir sızı oluştu...<br />
Evine gittik, namaz kıldı, ona izledim, divana yanına oturdum, omzuna, kafamı koydum buram buram gül suyu kokuyordu.....''Ben artık hiç eskisi gibi olamam cemre!!''dediğinde içimde kopan fırtınayı anlatmam mümkün değil bu anı ve duyduğum ona has gülsuyuyla karışık pudra kokusunu asla unutmadım..<br />
İşte o zaman anneanneme de ayrı bir aşk duyduğumu hissetmiştim. Çok erkendi biz daha onunla neler, neler yapacaktık diye düşündüm.. Çocukluğumun çok önemli yapı taşlarından biriydi. Herkes için anneannesi önemlidir, ama sanki benim için daha bir farklıydı yada ben öyle sanıyordum...<br />
Çünkü çocukluğumu onun dibek başında çıkmaz sokaktaki evinde geçirmiştim. Onunla sıcak pişili kahvaltılar ederdik, hamuru karışını, çökelekli maydanozlu, hamur toplarına dolduruşunu izler, bazen yapmama izin verirdi, komşulara gider çaylı, kekli, börekli saatler geçirirdik, havra sokağına taze sebze, meyve almaya gider, oradaki esnafla pazarlık yapmasını seyreder, pide yer, karadut şerbeti içerdik, hamama gider saatlerce kendimizi ödüllendirir eve gelince pamuk gibi koyun koyuna sevdiğimiz şarkıları mırıldanıp uyurduk, akşamları yazlık açık sinemaya minderlerimizle birlikte gider, sensun gazozu alır, Raj kapoor'un Avere Mu filmini izlerdik, akşamüstleri, kapının önüne serdiğimiz kilimin üzerinde, ben bebeklerimle oynar, oda komşularınla oya yapardı, Aydına trenle giderdik, yolda sardığı kalem gibi sarmaları yer, tren (ki tren'e motorlu derdi) bozulursa, uyur 2 saatlik yolu 4-5 saatle gider ama hiç sıkılmazdık, Aydında akrabaları ziyaret eder, incir, üzüm toplamaya giderdik...Bana çok güzel şarkılar söyler benim iyi vakit geçirmemi sağlardı....<br />
Bütün yazı, agora harabelerinin içinde, bazen kuzenlerim ve kardeşimle bazen komşunun kızıyla, zamanımızı orada evcilik oyunu oynayarak geçirirdik. Harabelerin içinden su akardı, suyun aktığı yeri, evimizin mutfağı gibi kullanır, acıkınca evden bir koşu alıp geldiğimiz, salçalı ekmeği yer, susayınca oradan su içerdik, şimdi o akan su yoktur sanırım. Zaten gidip görmek istesem de gidemem, göçten gelen insanların oturduğu bir yer olduğu için, tek başıma orada oturmayan bir kadın olarak çok dikkat çekerim sanırım, dibek başında yerli kimse kalmadı malesef. Çokta merak etmiyorum aslında, çünkü görürsem, eski atmosferi bulamayacağımı biliyorum beğenmeyeceğimi de, hayalimdeki gibi kalsın görmesem de olur....Ama duyduğuma göre kentsel projeyle oradaki tüm evler yenilenecekmiş. Buna çok sevindim....<br />
Anneanneme Nannim derdim ama sadece ben ona lakap takmıştım, o ise hepimize, isimlerimizi komik bir dile çevirirdi.. Mesala kuzenime kızdı mı cem düdüklü tenceresi, normal konuşurken cem trikosu derdi...Bana cemre düştü mü cemre, diye sorar, anlamsız baktığımı görünce, gülerdi.....</span> <br />
<div class="MsoNormal">
Nannim, Aydın doğumlu sıradan bir çiftçi ailesinin kızıymış. Simsiyah iri gözleriyle Aydın'da nam salmış o zamanki en zengin sarrafın oğluna, onaltısın'da nannimi istemeye gelmişler.<br />
Nannim, bir kere sokakta gördüğü Arif in nişanlısı olmuş. Nişanlı olmuş, olmuş, olmasına daa, ama işte aşk ferman dinlememmiş alt katlarındaki daireyi, kiraya tutan annesiyle yaşayan dedem Erdem'i görünce anneannem aşkın ne demek olduğunu anlamış. Tarifi ise klasikti..</div>
<div class="MsoNormal">
-Aşk meşk mi gördük bildik de nişanlandık, o zamanlar öyleydi, büyükler için, çocuğun hali vakti yerinde olması yeterdi, verirlerdi, giderdik, istiyormusun diye sormazlardı,, görmezdin, tanımazdın, evlenince tanışırdın, ısınırdın, çocuğun olurdu, yaşam gailesiyle, yaşayıp giderdin. Bütün arkadaşlarım, tanıdıklarım, akrabalarımın kızları öyle evlendi..</div>
<div class="MsoNormal">
Ama, ama, ama, nannim hariç, dedem annesiyle, nannimle annesinin alt katındaki evi tutmaya geldiklerinde, nannimin içine düşen ateşin kendini, kor gibi yaktığını söyledi.. İşte bu da Aşk olmalıydı ki, sarraf Arif yerine terzilik yapan aynı zamanda Santur sanatçısı olan nannim, Erdem'e kaçmış, onunla evlenmişti ..<br />
Hoş o 'kor' zamanla dedemin davranışları yüzünden çabuk sönmüş, dedemin çapkın, havai hayatı, iyi kazandığı halde evine para bırakmaması, bezdirmiş nannimi. Bir dönem iyi yaşamışlar İzmir'e 55, 60' lı yılların en iyi semti olan Dibek başı na şimdiki adıyla Agoraya taşınmışlar. Annem taşındıklarında 6 yaşındaymış, her şeyin en güzeli en iyisi ilk onlara gelirmiş, hatta bir gün bir yerden geçerken bir bambu takım gördüğümüz de annem ben küçükken bizim bahçede vardı biliyormusun demişti de şaşırmıştım, ki, annem, 51 doğumludur düşünün artık...<br />
Dedem terzilerin en iyilerinden biri olmalıydı ki, İzmir'de ciddi bir müşterisi oluşmuş, hanımlar, Döpiyeslerini ona diktirirlermiş. Çevre ilçelerden de ona gelen çok olurmuş. Fakat dedemin müziğe olan ilgisi arttıkça İzmir deki TRT' nin radyo sınavlarına girmiş ve kazanmış. O zaman hem terzilik yapıp, hem de TRT de kadrolu olarak çalışmaya başlamış bazı geceler maksimde, yazları da fuarda büyük sanatçıların kadrosunda muhakkak olurmuş...Zeki Müren, Müzeyyen Senar, Emel Sayın, hatta bazı eski filmlerde arkadaki çalan müzisyenlerin arasında görürüm dedemi...Ne yazık ki onu çok tanıma fırsatım olmadı, ben 7 yaşındayken, onu bir konser için gittiği Şanlıurfa da şeker komasından kaybettik. Fakat bize gömüldükten, on beş gün sonra haber geldi, ve ona ait olan eşyaların hiç biri gelmedi, buna bavulu, santur' u da dahil...Bilemiyorum artık ne olduysa.. Ona ait küçücük bir eşyası olsaydı diye düşündüğüm çok olmuştur, bir sigaralığı, cüzdanı yada sağ elindeki siyah taşlı gümüş yüzüğü......<br />
Şehir tabi Kasaba gibi olmamış 4 çocuklu AK budak ailesi için. Büyük şehir, kalabalık, büyüyen çocuklar, çocukları istekleri..... Dedemin kendine müzisyenlerden yaptığı çevresi sorumsuzluklarını çoğaltmış, nannimle arasını açmış ve bazı evliliklerde ki gibi klasik bir son, bir dedem çapkınlıklar yapmış ...Nannim dedemle, mutlu olamamış malesef.....Çok kavga etmeye başlamışlar dedem, bazı günler sabahları eve gelirmiş, o günlerden birinde kahvaltıda kavga çıkmış, dedem nannnimin üzerine yürümüş, nannimde kendini koruma iç güdüsüyle olacak ki, elindeki tavayı dedemin kafasına indirmiş. Bu bardağı taşıran hamleydi sanırım ondan sonra bir daha aynı evde olamadılar ve boşandılar......<br />
Bugün benim için buruk bir gün... Nannimin 10. ölüm yıldönümü..Ölenin ardından özlüyorum denmez derler, ama ben hep diyorum. Onu çok özlüyorum bu özlemim sanırım hiç bitmeyecek.........</div>
<div class="MsoNormal">
......</div>
</div>
<div class="MsoNormal">
<u>Nannimin en çok sevdiğ şarkı ve şarkıcı: <a href="http://fizy.com/#s/12qjqy">http://fizy.com/#s/12qjqy</a></u></div>
Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/07185921362103224623noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6821444533133561090.post-81391238330693484942012-07-15T17:56:00.000+03:002012-07-15T17:56:01.173+03:00Son Mısralardan Kalanlar<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
hatırlıyorsan yıllar önce birbirimize seni seviyorum demiştik<br />
<br />
ama benim sözlerim bir hayat kadınının otobanda el kol hareketleri yaparak taciz ettiği bir kamyoncunun kafasını camdan çıkarıp "gelirsem *mına korum" demesi kadar masum ve art niyetsizde...<br />
<br />
senin sözlerin ise bir genel ev personelinin "namusumla para kazanıyorum" demesi kadar gerçekti.<br />
<br />
oysa ben anlaşılabilecek en yanlış şekilde anlamıştım seni...</div>
Sensiz Olmuyorhttp://www.blogger.com/profile/13029020911609991059noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6821444533133561090.post-42670816839939785842012-03-29T19:53:00.010+03:002012-07-15T17:46:43.346+03:00Erkekler evlenmeye nasıl karar verir?<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<h6 class="uiStreamMessage" ft="'{">
<span class="messageBody" ft="'{"></span></h6>
Genç bir erkeğin dört kız arkadaşı vardı ve bir<br />
<div class="uiStreamMessage" ft="'{">
<span class="messageBody" ft="'{">türlü hangisiyle evleneceğine karar veremiyordu.<br />En sonunda doğru kararı verebilmek için bir<br />test yapmaya karar verdi.<br /><span class="text_exposed_show">Her birine 1000$ verdi ve bu parayı<br />istediğiniz gibi harcayın dedi..</span></span></div>
<a name='more'></a><br />
<span class="messageBody" ft="'{"><span class="text_exposed_show">Birinci kız arkadaşı kendisine yeni elbiseler<br />ve ayakkabılar aldı, kuaföre ve güzellik salonlarına gitti.<br />Genç erkeğe geri geldiğinde söyle dedi<br />“Senin için en güzeli ben olmak istiyorum,<br />çünkü seni seviyorum!”<br /><br />İkinci kız arkadaşı ise genç erkeğin tuttuğu takımın<br />iki kombine biletini, en sevdiği türden bir suru video CD ve bir<br />ay yetecek bira ile geri geldi ve söyle dedi.<br />“Bunlar senin için aldığım hediyeler, eminim<br />seni mutlu edecektir, senin mutlu olmanla bende mutlu olacağım”<br /><br />Üçüncü kız arkadaşı ise bu parayla iyi bir yatırım yaptı ve kısa<br />bir sure içersinde para kendini ikiye katladı ve bu parayida çeşitli<br />yatırım alanlarında kullandı. Genç adama geri gelerek söyle dedi.<br />“Bana verdiğin parayı birlikte yaşayacağımız mutlu bir gelecek için<br />çoğalttım, çünkü seni seviyorum!”<br /><br /><br /><br />Dördüncü kız arka daşı ise bu paranın bir kısmıyla bir<br />sürü kitap aldı, kalan kısmıyla ise fakirlere yemek dağıttı.<br />Genç adama geri gelerek söyle dedi.<br />“Verdiğin paranın bir kısmıyla sana layık olabilmek için<br />bir sürü kitap aldım diğer kısmıyla ise senin adına fakirlere yemek<br />dağıttım.”<br /><br />Genç erkek dört kız arkadaşının yaptıklarından çok etkilenmişti.<br />Karar vermek için epey bir sure düşündü<br /><br /><br />düşündü…..<br /><br />düşündü…..<br /><br />düşündü…..<br /><br />düşündü……<br /><br />ve sonunda büyük göğüslü olanla evlenmeye karar verdi…:)))))</span></span></div>Sensiz Olmuyorhttp://www.blogger.com/profile/13029020911609991059noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6821444533133561090.post-61162073927101064242012-03-29T11:11:00.004+03:002012-03-29T18:48:53.480+03:00sıfır elde var sıfır...<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;">
<img alt="" class="rg_hi" data-height="174" data-width="144" height="200" id="rg_hi" src="https://encrypted-tbn1.google.com/images?q=tbn:ANd9GcQq-hAhLS_NQlyBzCphw0C0eJtaXnHFf7XVd7iRzp4xYQ9pHw2hZQ" width="165" /></div>
<br />
<br />
<br />
<br />
Önceleri öss, ygs ve benzeri sınavların ne kadar saçma sınavlar olduğunu düşünürdüm gerçi şimdi de aynı fikirdeyim çünkü sınavları kazananlar arasında gerçekten gerizekalı olduğu deneylerle tespit edilmiş olanlarda var ancak diploma notu yüksek olduğu halde açıkta kalanlarda var neyse sonuç olarak halk oyuna başvurulsaydı bu sınavların kaldırılması gerektiği yönünde oy kullanmayı düşünüyordum...<br />
<a name='more'></a><br />
evet düşünüyordum ama artık aynı fikirde değilim!<br />
<br />
aslında bakıyorum da üniversitelere giriş bu kadar sorun yaratmasına rağmen açıkta bu kadar üniversite mezunu varsa, sınav olmadığı zamanki açıkta kalacak kişi sayısını tahmin etmek için her hangi bir sayı doğrusu çizmeyi denersek bu sayı doğrusunun dünyanın etrafını 8746 kere dolanabilecek kadar uzun olacağını tahmin ediyorum.<br />
<br />
neyse sınav kaldırılsın...<br />
<br />
yok kaldırılmasın...<br />
<br />
kaldırılsın...<br />
<br />
kaldırılmasın diye ikilemeler yaşarken bir yandan tembel olanların üniversiteyi kazanması diğer yandan çalışkan olanların maddi imkansızlıklardan dershanelere gidemedikleri için üniversiteleri sadece gazete haberlerinde görmeleri gerçekten içler acısıyken...<br />
<br />
herkesin üniversite mezunu olduğu ve bu durumda da işsiz kaldığı düşüncesiyle, Rusya'daki gibi doktorların başka ülkelere gidip çocuk bakıcılığı yapması ya da o işi de bulamayınca kötü yola düşmesi düşüncesi arasında meydana gelen gelgitler sonucunda ortaya çıkan derin bir kararsızlık...<br />
sonuç olarak ne mi olacak?<br />
<br />
eğer ki kaldırılması gereken bi sınav varsa o da KPSS olmalıdır.<br />
çünkü üniversiteyi bitirip y*rrak gibi ortalıkta dolaşan bu kadar insan varken üzerlerine yenilerini eklemenin bi anlamı yok...Sensiz Olmuyorhttp://www.blogger.com/profile/13029020911609991059noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6821444533133561090.post-74241557001373707122012-03-27T01:25:00.002+03:002012-03-27T01:33:35.486+03:00Bal diye vatandaşa bakın ne yedirmişler!<img alt="" class="rg_hi" data-height="184" data-width="273" height="184" id="rg_hi" src="https://encrypted-tbn0.google.com/images?q=tbn:ANd9GcSeBsvhvrEyUSr_rgz0KpKFKtNBpQC0FR2rT97ChUxf-4BPG9LO" style="height: 184px; width: 273px;" width="273" /><br />
son günlerde milletin cinlerini tepesine çıkararak 7 gün 24 saat reklamı yapılan balın gerçek bal olmadığı ortaya çıktı. aslında bende hep merak ediyordum bu balı satmak için niye böyle g*tünü yırtarcasına bağırıyorlar görün işte balın yapılış maddesini açıklıyoruz nefesinizi tutun ve okumaya başlayın :)<br />
<a name='more'></a><br />
4 kavanozu sadece 100 TL” sloganıyla satılan, TV kanalı bile kurulan ‘balda’ korkunç gerçek ortaya çıktı. Bu yolla satılan balları arıların üretmediği, mısır şurubundan yapıldığı anlaşıldı. ve bunun kilo maliyeti sadece 2 TL... <br />
<br />
<strong>Mısır şurubu kanser yapıyor</strong><br />
<br />
<br />
Mısır şurubu, kanser, kalp, siroz, diyabet gibi çok sayıda hastalığa neden oluyor. Fransa, Hollanda ve İngiltere’de yasak. En büyük üretici olan ABD’de üretim kotası yüzde 10’dan yüzde 2’ye düşürüldü. Türkiye’de ise 15’e çıkarıldı.<br />
<br />
bir değil, iki değil, üç değil, dört değil, dört buçuk hiç değil tam tamına beş kilo bal 100 TL hemde 70 TL değerinde kazıklanma maddeside yanında hediye...<br />
<br />
olur mu hiç öyle şey demeyin gördüğünüz gibi Bal gibi oluyormuş... :)Sensiz Olmuyorhttp://www.blogger.com/profile/13029020911609991059noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-6821444533133561090.post-86161107702450983912012-02-28T10:40:00.002+02:002012-02-28T10:42:45.829+02:00Yanlış Numara :))<h6 class="uiStreamMessage" data-ft="{"type":1}" style="font-weight: normal;"><span style="font-size: small;"><b><span class="messageBody" data-ft="{"type":3}">Adam evine telefon eder, telefonu yabancı bir bayan açar.Adam <br />
karşıdaki sesi duyunca şaşırır, bayana sorar:<br />
<br />
- "Sen kimsin?" Kız cevaplar:<br />
- "Evin hizmetçisiyim."<br />
<span class="text_exposed_show"> ... - "Iyi de bizim hizmetçimiz yok ki!"<br />
- "Evin hanımı beni bu sabah işe aldi."<br />
- "Ya. Öyle mi? Ben de evin beyiyim. Hanımı cağırır mısın?"<br />
- "Hanımınız şu an yatak odasında kocası sandığım bir adamla beraber."<br />
Adam şaşırır, sinirlenerek,<br />
- "Elli bin dolar kazanmak istermisin?" Kiz,<br />
- "Tabii ki isterim.Kim istemez..."<br />
- "O zaman çekmeçedeki silahı al, yukarı çıkıp o cadi ile o sümsük <br />
herifi vur!"<br />
Once ayak sesleri duyulur, sonra iki el silah sesi. Hizmetçi telefona <br />
geri gelir:<br />
- "Öldürdüm efendim, cesetleri ne yapayım?" Adam,<br />
- "Cesetleri havuza at." Kadın duraklar:<br />
- "Ama burada havuz yok ki?" Adam bir süre düşünür ve cevap verir:<br />
- "Orasi 112 43 44 değil mi?<br />
- "Hayir!!!!!<br />
- "Pardon! Yanlış numarayı aramışım!!!!!"</span></span></b></span></h6>Sensiz Olmuyorhttp://www.blogger.com/profile/13029020911609991059noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6821444533133561090.post-3772033793814388182012-02-16T02:21:00.001+02:002012-02-28T10:43:40.378+02:00BREK BREK ARKADAŞ ARIYORUM ARKADAŞ!!!!-Fazla üstelemeyin hayatta zaman olarak söylemem. Zeki insanlarsınız az çok tahmin edersiniz. Tamam tamam, üzmeyeyim sizi, daha iki yada üç kanallı televizyonu olan bu yıllarda, haftalık tek dizili kanalın TRT olduğu çanak antenin bile hayatımıza girmediği yıllar.<br />
İletişim teknolojisinin bir kaç şeyle yani telefon, telgraf, fax, ile sınırlı olduğu yıllarda yeni bir iletişim aracı aramıza katıldı. Şimdi yaşları hayli genç olan arkadaşlar anlatacaklarıma çok gülecekler.<br />
Bu iletişim aracı nemiydi? ...<br />
<a name='more'></a><br />
Telsiz ... Evet yanlış duymadınız Telsiz.<br />
Otomobillerin üzerinde uzun telsiz antenlerini görmeniz olağandı. Apartmanın en tepesine kurulan ancak son katların daha çok yararlandığı iki üç metre uzunluğunda telsiz antenleriyle değişik diyarlardan hiç tanımadığı insanlarla tanışıp sohbet eden insanlar da olağandı.. Ciddi bir değişim getirmişti insanlara.<br />
Evinde, otomobilinde, telsiz kullananımı? ararsın iş yerine telsizle gidenimi? ararsın<span style="color: black; display: inline ! important; float: none; font-family: Arial,Helvetica,sans-serif; font-size: 14px; font-style: normal; font-variant: normal; font-weight: normal; letter-spacing: normal; line-height: 21px; orphans: 2; text-align: justify; text-indent: 0px; text-transform: none; white-space: normal; widows: 2; word-spacing: 0px;">, </span>hatta elinde telsizle gezeni bile görebilirdiniz.. Tanıdık geliyor değil mi? <br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgOlid-rv3XqdbFq_8qcWmwfz9X-eEHrWIQr3U4uQyYe1SHB9xDNbLawvMAKSSgMw_jcsaWuCd57oRwF2XC0vcBWC2ho16fNqsqTu59Ske3dRMhXjj2Y0KkWjZMHrJqZYMzdowRbYP7NF7I/s1600/url.jpg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgOlid-rv3XqdbFq_8qcWmwfz9X-eEHrWIQr3U4uQyYe1SHB9xDNbLawvMAKSSgMw_jcsaWuCd57oRwF2XC0vcBWC2ho16fNqsqTu59Ske3dRMhXjj2Y0KkWjZMHrJqZYMzdowRbYP7NF7I/s320/url.jpg" width="320" /></a>Şimdi düşünüyorum da insanlar demek ki ciddi bir iletişim aracına ihtiyaç duyuyorlarmış.. İşte o günlerden birinde bizim ailede bu telsizle tanıştı..Babam eve telsiz getirdi. Bu ne gibi sorulardan sonra telsizin nasıl kullanıldığını oturup seyrettik. Babamın bu aletle ne yapacağını anlamaya çalıştık hepberaber.<br />
İşle ilgili bazı kişilerle telsizden görüşüyor. <br />
<br />
<div>-Brek brek Hamza abi...</div><div>-Brek brek Hamza abi...</div><div>-Efendim Hüseyin.</div><div>-Abi bugün depoyu saydınız mı??</div><div>Oba bu Hamza abinin ev telefonu yok muydu bilmiyorum yada babam gün içinde depoyu sayacak olan bu Hamza abiyi görmez miydi onu da bilmiyorum...</div><div>Bildiğim benim için acayip bir eğlence olmasıydı. Babam evden gitti mi hemen ele geçirirdim Telsizi..<br />
Bir kaç konuşmamı hatırlıyorum. Müsaadenizle anlatayım efenim..</div><div>Bir kere şu an internetteki gibi nikc name in olurdu muhakkak. Benimki neydi bilin!!<br />
Madonna ahahahhahha....,<br />
Ve Madonna olarak ne bahtsızdım arkadaşlar..<br />
<br />
-Brek Brek arkadaş arıyorum arkadaş..<br />
ses yok<br />
-Brek Brek ben Madonna arkadaş arıyorum arkadaş.<br />
-Madonnaa nasılsın ben Selamiii..<br />
-Nerdensin Madonnaaa ..<br />
- Balçova ya sen?<br />
-Ben İzmirli değilim bir kaç günlüğüne İzmir deyim Antakyalı Selami derler bana 35 yaşındayım.<br />
-Madonnaaa alooooo sesim geliyormuu??<br />
................<br />
Antakyalı Selaminin yaşı ve İzmirli olamayışı hoşuma gitmez Hemen kanal değiştirilir.<br />
Hem ben ona Madonnayım diyorum o bana Antakyalı Selami diyor insan Micheal ım der bi kafa uyuşması yapar değilmi?<br />
İşine gelmedimi kanal değiştirilirdi hemen. Öyle kanal değiştire değiştire bazen aynı sesle karşılaşmanız bile olası olurdu..<br />
-Brek Brek arkadaş arıyorum arkadaş..<br />
-Brek Brek ben Murat .<br />
-Merhaba Murat..<br />
-Merhaba kimsin?<br />
-Ben Madonna..<br />
-Tekrar merhaba Madonna..Nerdensin?(pek bir şey değişmemiş internette de şimdi Nerdensin diye soruluyor)<br />
-İzmir ya sen?<br />
-Şu an İzmir e yakın sayılırım, yoldayım Konya ya doğru..<br />
-Aa ne yapıyorsun Konya da?? (İş adamı galiba Konya yolunda oradan Antalya ya geçiyordur....)<br />
-Konyaya mal götürüyorum.<br />
-Anlamadım<br />
-Ben Kamyon şoförüyüm güzelim yollarda geçiyor işte hayatımız...<br />
...............<br />
-Alo Madonnaaaa??Sesin gelmiyor<br />
Başka frekansa geçtim duyamazsın zaten şöferim...Sen kamyoncu Murat ben popun kraliçesi körpe Madonna aramızda uçurum söz konusu...<br />
Her türden insanla karşılaşabilmeniz mümkündü.. Ben hiç yapmadım ama bu telsiz olayınla birileriyle tanışan sevgili olan arkadaşlarım vardı hatırladığım. <br />
Yani o yılların chat aracı Telsizdi.. Şimdinin interneti. Ama telsiz sadece insanlarının birbiriyle konuşup tanıştığı bir ortam yaratmıştı. Dünyadan haberler verilmiyordu öyle, Japonyada olan depremi anca ertesi günlerde haberlerden yada gazeteden öğrenebilirdiniz.Şimdiki gibi anında değil.<br />
En yakın öğrenebileceğiniz haberi kamyoncu Murat sizinle sohbeti arasında yolda gördüğü kazayı anlatabilirdi.<br />
Oysa şimdi?<br />
Bir bilgisayarın neler yapabileceği ile ilgili bir sürü şey saymamız mümkün .. Hepimizin hemen hemen her gün kullandığı iletişim araçları bence bizi görsel durumda iletişimsiz yaptı buda gerçek.. <br />
İletişimin tamamen internet, telefon, skype olan çağda kim bunlardan şu an geri kalabilir ki?<br />
Sabah kalkıp her türlü gazeteyi bir tıkla karşımızda bulup her sayfasıyla okuyabiliyoruz. İnternetin kendi içinde yarattığı sosyal ergumanlardan ciddi faydalanabiliyoruz.<br />
Blog, mikro blog, sosyal ağlar, sosyal medyayı takip etmek artık parmağımızın bir tık yapmasına bakıyor.<br />
Dünyanın bir ucuna skype ile bağlanıp o sırada sokakta yürüyen insanı görebiliyoruz. Çocuğumuzun cep telefonundan nerede olduğu bilgisini alabiliyoruz. Binlerce kişi her gün sosyal ağlarda o gün içinde yaptıklarını, gördüğü bir haberi anında paylaşıp yorum yapıp beğenebiliyor. Hatta birinci derece akrabalarımızın doğum günlerini buradan takip edip kutlayıp sanal ayıcık gönderebiliyoruz..<br />
İnanın bana bunları telsizle konuştuğum o yıllarda, hayal değil, rüyamda görsem kendime, sabaha kadar bir tarafım açıkta kalmış diyebilirdim... Şimdi sosyal medyayı, iletişimi reddetmek neredeyse imkansız. Bir hafta pc siz kaldım hep bana bir şeyler eksikmiş gibi geldi... Üzüleyim mi? sevineyim mi? bilemedim....</div>Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/07185921362103224623noreply@blogger.com7tag:blogger.com,1999:blog-6821444533133561090.post-75427868974592206072011-10-25T22:01:00.000+03:002011-10-25T22:01:48.497+03:00Nazım Hikmet RanÜzülme!..<br />
<br />
<br />
Dert etme can!..<br />
<br />
Görebiliyorsan, dokunabiliyorsan, nefes alabiliyorsan, ...yürüyebiliyorsan......<br />
<br />
Ne mutlu sana!..<br />
<br />
...Elinde olmayanları söyleme bana...<br />
<br />
......Elinde olanlardan bahset can!…<br />
<a name='more'></a><br />
Üzülme!..<br />
<br />
Geceler hep kimsesiz mi geçecek?.....<br />
<br />
Gidenler dönmeyecek mi?..<br />
<br />
Yitirdiğin her ne ise; bir bakarsın yağmurlu bir gecede..<br />
Veya bir bahar sabahında karşına çıkmış...<br />
Bil ki! Güzellikler de var bu hayatta...<br />
Gel Git’lerin olmadığı bir hayat düşünebilir misin?..<br />
<br />
“Hüzün olgunlaştırır” ...<br />
<br />
“Kaybetmek sabrı öğretir”..<br />
<br />
<br />
<span style="font-size: 12pt; mso-ansi-language: TR; mso-bidi-language: AR-SA; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><strong>Nazım Hikmet Ran</strong></span>Sensiz Olmuyorhttp://www.blogger.com/profile/13029020911609991059noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6821444533133561090.post-31803267558621797632011-10-20T21:45:00.001+03:002011-10-20T21:47:00.799+03:00Kaybettiklerimizden Geriye Kalanlarİnsanoğlu bir gün;<br />
<br />
Virgülü kaybetti:<br />
Söyledikleri birbirine karıştı.<br />
<br />
... Noktayı kaybetti:<br />
Düşünceleri uzayıp gitti, ayıramadı onları.<br />
<br />
Ünlem işaretini kaybetti bir günde:<br />
Sevincini, öfkesini, bütün duygularını kaybetti.<br />
<a name='more'></a><br />
Soru işaretini kaybetti bir başka gün:<br />
Soru sormayı unuttu.<br />
Her şeyi olduğu gibi kabul eder oldu.<br />
<br />
İki noktayı kaybetti bir başka gün:<br />
Hiçbir açıklama yapamadı.<br />
<br />
Hayatının sonuna geldiğinde<br />
Elinde sadece tırnak işareti kalmıştı.<br />
<br />
“İçinde de başkalarının düşünceleri vardı yalnızca."<br />
<br />
<br />
Alex KanevskySensiz Olmuyorhttp://www.blogger.com/profile/13029020911609991059noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6821444533133561090.post-71154053875026093152011-10-16T20:46:00.000+03:002011-10-16T20:46:02.458+03:00bir palyaço neden yalan söylesin ki?<div> </div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgBI_IWEZZuglsSP4GKGDPTA-FxsHm1KUxvA-l5juQR4oqilL-cBcZEaYrMBBWTWsdBNP5CJYgprYI6pxCIDaXVUI6Sfmpcb144DP__bbrs3hkAxiRAcXQe-tLoxzj5h1kcLxkteGkKfIk/s1600/palya%25C3%25A7o.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" oda="true" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgBI_IWEZZuglsSP4GKGDPTA-FxsHm1KUxvA-l5juQR4oqilL-cBcZEaYrMBBWTWsdBNP5CJYgprYI6pxCIDaXVUI6Sfmpcb144DP__bbrs3hkAxiRAcXQe-tLoxzj5h1kcLxkteGkKfIk/s1600/palya%25C3%25A7o.jpg" /></a></div><div>umursamıyorum yılgınlığımı filan <br />
çünkü sessizce yaşanmalı her şey<br />
bir devrim sessizce olmalı mesela<br />
ve her sözcüğüne inanmalı bir palyaçonun<br />
bir palyaço neden yalan söylesin ki<br />
...ben palyaço olsaydım söylemezdim<br />
marangoz olsaydım da söylemezdim<br />
ben insan olsaydım yalan söylemezdim!<br />
</div>sansürlü-yorumhttp://www.blogger.com/profile/12943886149346400173noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-6821444533133561090.post-47286922728277743702011-10-15T21:46:00.000+03:002011-10-15T21:46:20.971+03:00ÖKÜZLÜĞÜN ALEMİ YOK!!Ormanın birinde Aslanlar toplanmış. "yahu" demişler, "hesapta kralız, açlıktan öleceğiz birader ....<br />
<br />
<br />
Maymuna saldırsak, ağaca kaçıyor;<br />
<br />
Fillere saldırsak, fazla büyük...<br />
<br />
Ceylanlar hızlı, yetişemiyoruz; kuşa dalsak, uçuyor,<br />
<br />
Ee balık yakalayacak halimiz de yok...<br />
<br />
N'aapsak? "<br />
<a name='more'></a><br />
<br />
Bir tanesi "en iyisi, öküzlere saldıralım" demiş, "iri yarı görünüyorlar ama ne pençeleri var, ne dişleri diş... Tam dişimize göre!"<br />
<br />
Olur mu? Olur.<br />
<br />
Hücum!<br />
<br />
Ama evdeki hesap çarşıya uymamış;<br />
<br />
Öküz, öyle yabana atılacak hayvan değilmiş meğer... organize oluyorlar, topluca savunma yapıyorlar, püskürtüyorlarmış.<br />
<br />
Aslanlar aç bilaç.<br />
<br />
N'aapsak, n'aapsak?<br />
<br />
"tilkiye danışalım" demişler.<br />
<br />
Tilki "kolay" demiş, "beni, öküzlerin yaşadığı zengin otlakların prensi yapın, işinizi halledeyim..."<br />
<br />
Kabul etmişler.<br />
<br />
Tilki, elinde beyaz bayrakla öküzlere gitmiş, "saygıdeğer öküzler" demiş,<br />
<br />
"aslında aslanlar uysaldır, sizi de çok seviyorlar...<br />
<br />
Ama; Şu aranızdaki sarı öküz var ya, sarı öküz, işte sorun o...<br />
<br />
Görünce tahrik oluyorlar, canları çekiyor, verin şu sarı öküzü,<br />
<br />
Kurtulun kardeşim, huzur içinde yaşayın! "<br />
<br />
Öküz heyeti düşünmüş taşınmış,<br />
<br />
"bana dokunmayan yılan bin yaşasın" Mantığıyla,<br />
<br />
verivermişler sarı öküzü...<br />
<br />
Aslanlar da afiyetle yemiş.<br />
<br />
Bir gün, iki gün ....<br />
<br />
Tilki gene gelmiş.<br />
<br />
"bakın gördüğünüz gibi, saldırılar kesildi, mutlu mutlu yaşıyorsunuz" demiş<br />
<br />
Ve eklemiş:<br />
<br />
"ama şu var ya benekli öküz, benekli öküz,<br />
<br />
O burada olduğu sürece size rahat yüzü yok arkadaş,<br />
<br />
Canları çekiyor, verin, kurtulun!"<br />
<br />
Öküz heyeti düşünmüş,<br />
<br />
"otlağın selameti için"<br />
<br />
Teslim etmiş benekli öküzü...<br />
<br />
Üç gün, dört gün...<br />
<br />
Tilki gene gelmiş.<br />
<br />
Kuyruğu uzun olanı...<br />
<br />
Burnu beyaz olanı...<br />
<br />
Tombul olanı...<br />
<br />
Tek tek alıp, gitmiş.<br />
<br />
Otlak seyrelmiş.<br />
<br />
Semirmiş aslanlar.<br />
<br />
Günlerden bir gün... Artık tilki gelmemiş!<br />
<br />
Gerek kalmamış çünkü.<br />
<br />
Doğrudan aslan gelmiş.<br />
<br />
"hanginizi istiyorsam,<br />
<br />
Canım hanginizi çekiyorsa, onu vereceksiniz,<br />
<br />
Adamı hasta etmeyin" demiş.<br />
<br />
Otların arasında tir tir titreyen, tek tük kalmış öküzler,<br />
<br />
"keşke sarı öküzü vermeseydik" demiş ama iş işten geçmiş.<br />
<br />
<br />
* * * *<br />
<br />
İşte Öküzlük böyle bir şeydir...<br />
<br />
* * * *<br />
<br />
Bu hikaye sebebiyle, Pastor Martin Niemoller'in şu sözleri akla geliyor :<br />
<br />
"Naziler önce komünistleri tutukladılar;<br />
<br />
Komünist değilim diye ses çıkarmadım.<br />
<br />
Sonra Yahudileri tutukladılar,<br />
<br />
Yahudi değilim dedim, sesimi çıkarmadım.<br />
<br />
Sosyal demokratları tutukladılar,<br />
<br />
Savunmak bana mı kaldı dedim, sesimi çıkarmadım.<br />
<br />
Sıra bana geldiğinde;<br />
Etrafta tutuklanmama ses çıkaracak kimse kalmamıştı!"Sensiz Olmuyorhttp://www.blogger.com/profile/13029020911609991059noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6821444533133561090.post-6255300718194059982011-10-15T02:33:00.000+03:002011-10-15T02:33:20.760+03:00süresiz izin Bir dağ esintisi misali, dere yatağının tersine yüzerken ki hayatı devama uğraşan umut, her gün ışığını absorblamaya yüce uğraş, genetik mirasa tüm enerjisini yükleyen tohumun mimarı, olasılık hesaplarında ki milyonkeremilyon ihtimalin peşi sıra düşbazlık, akıp giden zamanın götürdüklerini olgunluğa yoran iyimserlik...<br />
Ve hepsinin hatta fazlasının yokluğunda bir BEN. Yıldızlar kadar uzak bir SEN. Ben olmama ihtimalli herkesle yaşayan sen, sen olma ihtimalli her hangi bir sende tüm benliğini yitiren ben.<br />
Yalnızlıklardan kolyeler, hüzünbaz akşamlardan sabahlara; ağlak ve o denli uykusu gözler, saçlarında parıl parıl parlayan beyazlar, her an tekrar tekrar ızdıraba neden anılar.<br />
<em> "Güzel şeyler yazmak istiyorum" </em>deyipte bir tek kelimeyi dahi mutlu imlalarda yazamamak, çokça susmak yalnızca susmak...kuantumivisthttp://www.blogger.com/profile/02936363880833137754noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-6821444533133561090.post-87403573953092467722011-10-14T23:18:00.000+03:002011-10-14T23:18:45.406+03:00BAKIŞ AÇISI...<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjIJKFouY4zDdW4m9tMoH4xS7sN8QmBZNXU7tUnW1njZ3n_csomT6mXqKmwjB9zPrZs8OU6Vg5uUpB-_Xxel0aXSuuesaDpg025eOI-s6ylvISXsUPkw63Fyb-DyU5_Om7s4cA_BcyB_sI/s1600/bakis-acisi.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" oda="true" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjIJKFouY4zDdW4m9tMoH4xS7sN8QmBZNXU7tUnW1njZ3n_csomT6mXqKmwjB9zPrZs8OU6Vg5uUpB-_Xxel0aXSuuesaDpg025eOI-s6ylvISXsUPkw63Fyb-DyU5_Om7s4cA_BcyB_sI/s1600/bakis-acisi.png" /></a></div>Bir araştırma için bir araya gelen fizikçi, kimyager, matematikçi ve tarihçi açık bir arazide araştırma yapmaktadır.<br />
<br />
<br />
Aniden bastıran yağmurdan korunmak için bir köylünün barınağına sığınırlar. Köylü bir şeyler ikram edebilmek için dışarıya çıkar.<br />
<br />
...<br />
<br />
İçerideki herkesin bir şey dikkatini çeker. Soba yerden 1 metre yüksekte ve altında taş kalıplar bulunmaktadır.<br />
<a name='more'></a><br />
Fizikçi hemen yorum yapar. “Adam sobayı yükselterek konveksiyon akımını güçlendirmiş ve odanın daha çabuk ısınmasını sağlamıştır.<br />
<br />
” Matematikçi buna itiraz edip, “Hayır! Adam sobayı odanın tam merkezine koyarak her tarafın eşit ısınmasını sağlamıştır.<br />
<br />
” Kimyacı ise “Bu mümkün değil! Adam sobayı yükselterek hem daha çabuk yakılmasını sağlamış hem de aktivasyon enerjisini düşürmüştür.<br />
<br />
” Tarihçinin yorumu ise daha farklıdır. “Adam ilkel benlikten kalan ateşe tapma biçimini modernize ederek onu yükseltmekle saygısını göstermiştir.<br />
<br />
” Tartışmalar sürerken köylü içeriye girer. Dayanamaz ve köylüye neden sobanın yüksekte olduğunu sorarlar. Gelen cevap çok basittir.<br />
<br />
<br />
<span style="color: red;">“Boru yetmedi ağam!”</span>Sensiz Olmuyorhttp://www.blogger.com/profile/13029020911609991059noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-6821444533133561090.post-34032183320785141952011-10-13T22:03:00.004+03:002011-10-13T22:07:36.509+03:00Kadir Abi'ye bu yapılır mı? :)Bir gün Haydar isimli bir adam kız arkadaşıyla buluşmak için restorana gitmiş oturup kızı beklemeye başlamış bi bakmış ki 2-3 masa ileride Kadir İnanır gitmiş yanına<br />
<br />
<br />
- Kadir ağabey bir imza alabilir miyim? demiş<br />
<br />
Kadir İnanır:<br />
<br />
- Tabi. demiş vermiş imzayı adam gitmiş oturmuş yerine bi kaç dakika geçmiş Haydar kalkmış yerinden;<br />
<a name='more'></a><br />
- Kadir ağabey ...birazdan kız arkadaşım gelecek geçerken bir selam verirmisin ya karizma olur. demiş<br />
<br />
Kadir İnanır:<br />
<br />
- Tamam olur.demiş<br />
<br />
ardından adam dayanamamış kalkmış yerinden yine;<br />
<br />
- Kadir ağabey be yanımızdan geçerken selam verip iki muhabbet edermisin ya çok sağlam karizma yaparız demiş<br />
<br />
Kadir İnanır:<br />
<br />
- İyi tamam hadi geç otur yerine ben giderken uğrarım sizin masaya demiş.<br />
<br />
Adamın kız arkadaşı gelmiş oturmuşlar muhabbet ederken Kadir İnanır gelmiş<br />
<br />
- Haydar naber abi? demiş<br />
<br />
Haydar:<br />
<br />
- Kadir bi s*kt*r git ya ...sansürlü-yorumhttp://www.blogger.com/profile/12943886149346400173noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-6821444533133561090.post-11326018520289763612011-10-12T23:24:00.001+03:002011-10-12T23:25:19.365+03:00Çok hızlı gidiyoruz. Ruhlarımız geride kalıyor.Bir zamanlar Afrika'da kayıp bir şehri aramakta olan arkeologlar, beraberlerindeki eşya ve yükleri, hayvanların ve yerlilerin yardımı ile taşıyarak uzun bir yolculuğa çıkarlar. Kafile zor tabiat koşullarında, balta girmemiş ormanların içinde ilerleyerek, nehirleri, çağlayanları geçerek yolculuğa günlerce devam eder. Fakat günlerden bir gün yerlilerin bir kısmı birden dururlar.<br />
<br />
<a name='more'></a><br />
<br />
Taşıdıkları yükleri yere indirir ve hiç konuşmadan beklemeye başlarlar. Ulaşmak istedikleri yere bir an önce varmak isteyen Batılı arkeologlar bu duruma bir anlam veremez, zaman kaybettiklerini, bir an önce yola devam etmeleri gerektiğini anlatarak, yerlilerin neden durduklarını öğrenmek isterler. Fakat yerliler büyük bir suskunluk içinde sadece bekler. <br />
<br />
<br />
Bu anlaşılmaz durumu, yerlilerin dilinden anlayan rehber, onlarla bir süre konuştuktan sonra şu şekilde ifade eder: <br />
<br />
"Çok hızlı gidiyoruz. Ruhlarımız geride kalıyor." <br />
<br />
<br />
Bu sahne, Michelangelo Antonioni'nin 1995 yapımı "Par dela les Nuages" (Bulutların Ötesinde) adlı filminden alınmıştır. <br />
<br />
<br />
<br />
Modern şehir hayatının ve çağımızın getirdiği en büyük sorunlardan biri bu; "hızla, sonu bir türlü gelmeyecek olan hedeflere doğru çılgınca koşuşturmak" ve koşuştururken etraftaki ayrıntıları, manzaraları, küçük mutlulukları, kısaca hayata dair pek çok yaşanası güzelliği görememek ve kaçırmak...<br />
<br />
Ya da yaşanan yığınla drama, saçmalığa ve ilkelliğe seyirci kalmak, duyarsızca sadece bakıp geçmek ve gitmek.<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<strong><span style="color: #ffd966;">"Çok hızlı gidiyoruz. Ruhlarımız geride kalıyor."</span></strong>Sensiz Olmuyorhttp://www.blogger.com/profile/13029020911609991059noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-6821444533133561090.post-90356154405645961092011-09-16T00:29:00.000+03:002011-09-16T00:30:18.113+03:00TERS KÖŞE ve NEDİMNedim 3 çocuk babasıdır.Varı yoğu bu çocuklarıdır.Memurluk yapar Nedim.Bir de Aysel.Bir inanca göre o 5 harflidir.Canım elbette öyledir de hani korkulur ondan diye.3 çocuk annesi 5 harfli kadının –yine kendisi gibi- gudubet 3 çocuğu vardır.Hayat Nedim için Cehennem niteliği taşır adeta(bak yine büyük yazıyor ya allamm)<br /><br />-Nedimmm!<br />-Efendim Aysel?<br />-Allah belanı versin Nedim!<br />-Ne oldu Aysel?<br />-Bu kağıtlar ne Nedim?<br />- Ne,bu kağıtlar ne Nedim?!<br />-Bilmiyormuş gibi yapıyorsun Nedim,halbuki biliyorsun.Yani beni aptal yerine koyuyorsun.Sen paşa olup,akıllı ya da.Beni yöneteceğini sanıp derebeylik kurmak istiyorsun.Daha sonra planlar yapıp Kanuni gibi…<br />-Sus be kadın yeter be.İki satır bir şey yazalım dedik.Ama ah ulan salak kafa! Niye evlendin ki sen bu 5 harfli gudubet kadınla.Biraz süs yap,makyaj yap da Azrail beni değil seni götürsün emi!<br />-Seni deyyusun pezevengi!!<br />-Hay bin kunduz!Anonymousnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6821444533133561090.post-54925813656223703492011-09-16T00:17:00.000+03:002011-09-16T00:19:24.309+03:00KARAM AŞKIN SEVGİN BU MU?Sevgili Günlük,değil de o satırı doldursun diye.<br /> <br /> Birşeyler yazarken bende Nedens'e böyle bir geçmiş hasreti,karın ağrısı,özlem gibi duygular hissettiriyor.Belli ki insan büyümek istemiyor,çok acayip.Neyse.<br /> <br /> Yumurtalı günler muhtemeldir Çarşamba.Hatta Patatesli günler de Cumadır.Anne bunu dolaba yapıştırır ya da mutfağa.Evet,ilkokuldaki haftalık yemek listesinden bahsediyorum.Alacağımız kaloriyi belirleyen,yapacağımız Beden Eğitiminin kaç saat olacağını ne kadar yakacağını belirleyen müfredat.Ya da verilecek bilginin şahaneliğini veya gereksizliğini bilen(nasıl bir algıda skalaysa o) öğretmen.Herşeyin bu kadar robot olduğu zamanlarda öğretmenimin bilmediği tek bir şey vardı.Seveceğim kız!<br /> <br />Gerçi onu da benim elimin ayağımın dolaştığı zamanlarda anlamıştır ama neyse.O zamanlar tahtayı çıkmaların sessizlik içinde olduğu gerilimin ve heyecanın dorukta olduğu yıllardı.Her çıkmalarda iç ses olarak "hadi koçum göreyim beni" diye gazagelişlerim.Sırama otururkenki "evet;ebem ağladı çalışırken ama çarpım tablosunu da biliyorum gördün değil mi yarim" gururu.<br /> <br /> Ama şimdi hakkımı vereyim çalışkandım.Böyle olunca da n bileyim önemli günler için teklif geliyordu bana.Nöbetçi öğrenci haber ediyordu o kişiyi.Öğretmenler odasına gidip gürül gürül şiir okunurdu.Ya göğüs kabartan kahramanlıklar vardı ya da çiçek böcek,mevsimler.Adım Gürül Erdem olsa yeriymiş.Şimdi bu şiirler filan güzel de bir yandan yarim karşısında verilecek büyük bir sınavdı.Gerçi çoğunu atlatmışsam da dil sürçmeleri,el titremeleri olmuyor değildi.<br /> <br /> Çocuk gıda diye aldığı yeni bilgileri ölümüne emerken sünger gibi beyinde.Müzik anlayışı filan da gelişiyor.Ne bileyim ilk mantıklı dans hareketleri oluşuyor.Böyle bir algı bir yandan iyi gibi olsa da dönemin popüler müziği size yapışıyor tabi,o şarkı an'ı olarak kalıyor mesela.<br /><br /> Mesela bir gösteri düzenlenecek okulda.Öğretmen tabi biliyorum yine beni sıkıştıracak ...neyse isimler açıklanıyor yine ben filan.Bir de adamın artık bilmediği kalmamış ! Bakıyorsun partner ben kız.Bir yandan rahatız tabi kısa vadede ama bu sefer "ulan kızı döndürürken düşürmeyelim" kaygısı oluyor.O kadar kötü bir kareografi ben hatırlamıyorum.Ne bileyim karşılıklı durmak zorundayız,diğerlerine bakıyorsun aynı hiza olmak zorunda.Böyle kızı elinden tutup döndürmeceler...Benim ten'de esmer olunca yarim süzülmüş gözlerle,kızarmış yanaklarla gözümün içine içine; "Karam aşkın sevgin bu mu?Ne olacak bu aşkın sonu.Bir barışır karam bir küsersin,beni böyle divana edersin" diye Hakan Pekeri sokuyor kafama.Anonymousnoreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-6821444533133561090.post-53701896513468232112011-09-15T21:12:00.000+03:002011-09-15T21:13:44.671+03:00hiçBen şimdi Emiyi anacağım,<br /><br />Dinlerdik seni geçende vakit çok geçti,geldin eve.<br /><br />Bu kız napıyor dedi,niye geç geliyor eve<br /><br />Tülbenti dağılmış perişan anacığım.<br /><br />Bırak anne ne hali varsa görsün bin beter olsun.<br /><br />Keşke demez olaydım nereden bilebilirdim ki <br /><br />Bilebilemezdim ki<br /><br />Allah söyletti dedim içimden …tövbe tövbeler yukarıya<br /><br />Artık veda vaktin gelmiş senin <br /><br />Sen yeni doğdundu bugün<br /><br />Sesin güzel olacak senin inşahatlardan da geçmeyeceksin<br /><br />Süzülecek sesin 2.48 de<br /><br />Bek tu bilek diyeceksin<br /><br />- Kahin misin bilader- GEORGE ORWELL-1984 adlı kitabından.<br /><br /><br /><br /><br />yeni bir dönüş yapıp üşendim şimdiden copy-paste yaptım o yüzden.Anonymousnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6821444533133561090.post-37483190133732022112011-09-11T18:07:00.001+03:002011-09-11T23:31:22.187+03:00Anlat Bana Yaşamdan Geriye Kalan HayalleriniANLAT BANA YAŞAMDAN GERİYE KALAN HAYALLERİNİ <br />
<br />
<br />
<br />
<br />
Savruluyor;<br />
<br />
Hiç bitmeyecek sandığın yaşam kokusu içime,<br />
<br />
Umursamaz bir hâl mi alıyor?<br />
<br />
Hayallere kapılmış insanlar.<br />
<br />
Neyin peşinden koşuyoruz ,<br />
<br />
Nedendir bu acele?<br />
<br />
Sanma ki inandırıcı,<br />
<br />
Gerçekçi olmayan öteki dediklerimiz.<br />
<br />
Bizi mi dikizliyor köşe bucak.<br />
<br />
Nerede ? <br />
<br />
O eski yaşam hikayeleri<br />
<br />
Hatırlıyorum da ,<br />
<br />
Bir bir sayıklıyorduk olmayan düşlerimizi<br />
<br />
Olsun ne olacak ki ? <br />
<a name='more'></a><br />
<br />
Senin olmayan gerçek neye yarar diye sormayın.<br />
<br />
Neye yarar söyleyeyim mi ?<br />
<br />
Nefes alıyorsak hayatta içimize çektiğimiz havadan,<br />
<br />
Islatıyorsak tenimizdeki arındırılmış duygularımızı,<br />
<br />
Ve ,<br />
<br />
Bağışlıyorsak <br />
<br />
Hiç ummadık yere üzdüklerimizi,<br />
<br />
Gel otur derim. Yanıma. Gel!<br />
<br />
Anlat bana yaşamdan geriye kalan hayallerini <br />
<br />
Anlat.<br />
<br />
Ama süslü püslü olmasın ,<br />
<br />
İçinde objesi olmayan bir hayatı anlat.<br />
<br />
Anlat ki! Çözülsün.<br />
<br />
Sebepsiz yorgunluğun.<br />
<br />
Farz et ki savursun yaşamın en kıyısına hayat seni.<br />
<br />
Düş kırıklığın olsun. <br />
<br />
Birikmiş anılardaki yaşadıkların. <br />
<br />
Esen rüzgar temiz olsun tebessüm atsın bir çırpıda bana <br />
<br />
Tamamdır. <br />
<br />
İnandırayım en saf halimle sokaktaki insanları kendime.<br />
<br />
Aslında görmeseler de kendinde olanları<br />
<br />
İmrendireyim kendime ,<br />
<br />
Hayat zenginliğimi.<br />
<br />
Yeter. <br />
<br />
ONURCAN AYDOĞMUŞAnonymousnoreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-6821444533133561090.post-91934206325135899922011-08-17T21:07:00.000+03:002011-08-17T21:07:54.695+03:00<h3 class="post-title entry-title"> ONYEDİ AĞUSTOS!!! </h3><div class="post-header"> </div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg26KbsB-WiRlHqfmEemGrseUTjIa7y3x2v2edzJX90NPSUppL8AAyA9meUdvCP4igxGCO9vy28aZJGQCdmQSPexTPmeruRieeIP5X3_WvkR9vSzBhl7AkpdWmEAzy5aBzEDjhxt9fU3mru/s1600/17-agustos.jpg" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg26KbsB-WiRlHqfmEemGrseUTjIa7y3x2v2edzJX90NPSUppL8AAyA9meUdvCP4igxGCO9vy28aZJGQCdmQSPexTPmeruRieeIP5X3_WvkR9vSzBhl7AkpdWmEAzy5aBzEDjhxt9fU3mru/s1600/17-agustos.jpg" /></a></div>On iki yıldır her senenin 17 Ağustos'unda hatırladığımız görüntüler bunlar. Yanan canlar, ocaklar, bitmek bilmeyen özlemler, bulunamayanlar, beynimize kazınan görüntüler, Yaşadıklarımız....<br />
Hala bu görüntülerin kulağımıza küpe olmadığını benim gibi sizde düşünüyorsunuzdur..<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhHtMEPtnAAOtJte22CwXWSDHSpuMETClKxJ2vD9abPFTEfEiovfGEAedyomUqrd65bMYYC90XULs_jt6d5KyLmigF9vw0csHrBgFjO3qNwVHLchpGkssxzY0khUAbp3Z9nQ7mAx4TNqscy/s1600/deprem1.jpg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="226" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhHtMEPtnAAOtJte22CwXWSDHSpuMETClKxJ2vD9abPFTEfEiovfGEAedyomUqrd65bMYYC90XULs_jt6d5KyLmigF9vw0csHrBgFjO3qNwVHLchpGkssxzY0khUAbp3Z9nQ7mAx4TNqscy/s320/deprem1.jpg" width="320" /></a><br />
<br />
<br />
<br />
<br />
"BİR DAHASI KAPIDA!!!!" diyor uzmanlar!!!! <br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEggzCPjMyMAuZG9yvBU7umiweq3ZrM_nlD7fnTfWdy38k6sZyaABDPvzOy7OEFgmi_QTkycMje7A4GozdumImnknZ8JrD_vy3aDRROj0_lo2mn1HezXcsoiNJ1LJW5y4x9OSvuJ_kbAio_9/s1600/LiveImages_Foto+Haber_294_17+A%25C4%259Fustos+Depremi_02.jpg" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="206" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEggzCPjMyMAuZG9yvBU7umiweq3ZrM_nlD7fnTfWdy38k6sZyaABDPvzOy7OEFgmi_QTkycMje7A4GozdumImnknZ8JrD_vy3aDRROj0_lo2mn1HezXcsoiNJ1LJW5y4x9OSvuJ_kbAio_9/s320/LiveImages_Foto+Haber_294_17+A%25C4%259Fustos+Depremi_02.jpg" width="320" /></a>Durun daha yaralar, sarılmadı, kabuk bağlamadı. Pekiiiii "NE YAPILIYOR????" biraz inşaat yapmak kanunlarla düzeltildi, zorlaştırıldı ki öyle iki kuruş parası olan hemen "Mütahitim abeyy" konumuna girmesin diye.. Peki önceden yapılan, binalar, evler, okullar, hastaneler? Güçlendirme yapamayanlar... Ölmeye mi? mahkûmlar bilmiyorum ki..Bu fotoğraftaki amca nasıl bir hayat sürdü bu deprem sonrasında kimleri kaybetti? Ne acılar çekti? Nasıl kimlerle bir hayat sürdü? Vefat ettiyse allah rahmet eylesin...Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/07185921362103224623noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6821444533133561090.post-45125803970626871882011-07-12T22:13:00.002+03:002011-07-12T22:18:48.936+03:00bir sınavın günceleri...<div class="MsoNormal">Kpss sınavımın bir skaldala uğramadan bitmesinin bir mucizeye bağlı olduğu daha ilk sınav binasının bahçesine girdiğim anda belli ediyordu kendisini.</div><div class="MsoNormal">Bahçede 4-5 asker toplanmış konuşuyorlardı sınav hakkında yorum yapmaya çalışıyorlardı. Biri diyordu ki; “senin işin yokmuydu oğlum sen niye giriyorsun?” diğeri ise “aslında işim varda daha iyi bir iş bulmak için gireceğim.” “Niye? Koğuşçuluk iyi iş değil mi? rahatsın işte daha ne olsun” diyordu. Bu fukara beyinli en fazla 1 yıl sonra askerliği bitirip sivil hayata atılacağını bilmiyor muydu? Yoksa koğuşçuluğu gerçekten bir meslek olarak mı görüyordu? Ne güzel eve gidince de anne babasına saat 6 da koğuş kalk diye bağırır, arada bir fırçayı eline alıp yatak odalarını falan fırçalar böylelikle gül gibi yaşayıp giderdi.</div><div class="MsoNormal"></div><div class="MsoNormal"> * * * </div><br />
<br />
<div class="MsoNormal">Sınav giriş belgelerinde diyordu ki sınava gelirken yanınızda bozuk para, anahtar, yüzük, kolye, cüzdan, saat, telefon … gibi şeyler getirmeyin. Bu eşyaları yanında getirenler kesinlikle sınava alınmayacak aynı zamanda eşyalarda emanete alınmayacaktır diyordu. “yok canım şaka yapıyorlardır herhalde hadi telefonu, dijital saatleri falan anladık ta yüzük, şeker, kalem, bozuk para niye engel olsun ki” meğer gerçekten engel olabiliyormuş. Ordaki görevli arama yaparken yanında 2 TL bozuk para olan birisine diyordu ki git o 2 TL yi emanetçiye bırak öyle gel yoksa sınava alamıyoruz.” Adam diyordu ki bak abi valla içinde kamera ya da başka dijital bir metal yok, alın sizin olsun eğer sınavdan çıkarsam geri istersem Allah belamı versin, boyum posum devrilsin diyordu” ama görevli “siz rüşvet mi teklif ediyorsunuz duymamış olayım derhal gidip bırakıp gelin yoksa sınava geç kalacaksınız.” “adam sakin olmaya çalışarak 2 TL lik rüşvet mi olur memur bey diyordu”</div><div class="MsoNormal"> * * *<br />
DEV**INI OKUMAK İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNKE TIKLAYINIZ...<br />
<a name='more'></a><br />
</div><div class="MsoNormal">Emanetçi dert yakınıyordu abi valla ben dedim 3 TL ye emanetleri alalım diye ama görevliler dedi ki 3 TL olursa para üstü 2 TL vereceksin bozuk parayla sınava giremeyecekler onun için 5 TL olsun neyse mecburi kabul ettim. “Ya sen şimdi bu telefonları cüzdanları falan alıp kaçarsan ne olacak” “olur mu abi öyle şey?”</div><div class="MsoNormal">“Niye olmasın ki” dedim “abi ya görevlilerde aslında benden şüphelendiler onun için kimliğimi benden aldılar bina boşalana kadar kimse senin hakkında şikayette bulunmazsa gel kimliğini al dediler.” Diye itirafta bulunmaya başlıyordu.</div><div class="MsoNormal"> * * *</div><div class="MsoNormal">Neyse şimdi kaldığımız yerden devam edelim o 2 TL’yi emanetçiye bırak diyorlardı en son adam çıldırır gibi bağırmaya başladı “şimdi ben gideceğim bu iki TL’yi emanetçiye bırakacağım çıkınca gidip 5 TL verip emanet ettiğim 2 TL’yi alacağım öyle mi?”</div><div class="MsoNormal">* * *</div><div class="MsoNormal">Neyse şimdi burayı geçip içeri bi göz atalım. Ben son derece sakin bi şekilde içeri girip sırama oturuyorum. Ama sakin olmak elde değil ki. </div><div class="MsoNormal">Biri arka taraftan kalkıyor “hocam burada diyor ki adı, soyadı, baba adı, doğum tarihi”</div><div class="MsoNormal">“Evet evladım orda anlaşılmayan bir şey yok ki” hocam ama ben babamın doğum tarihini bilmiyorum ki”</div><div class="MsoNormal">“evladım kendi doğum tarihini yazacaksın oraya” </div><div class="MsoNormal">Bu uyarıya rağmen başka biri kalktı. “hocam benim bi çocuğum var oraya onun babasının doğum tarihini mi yazacağım yoksa kendi babamınkini mi?”</div><div class="MsoNormal">Daha hoca ona cevap vermeden baktım bi kız kalktı şımarık bi tip olduğu duruşundan belli oluyordu “hocam bu kpss sınavlarında şifremi unuttum seçeneği var mı acaba?”</div><div class="MsoNormal">Başka biri kalktı “hocam 2 dk var daha lavaboya gidebilir miyim? çok sıkıştım”</div><div class="MsoNormal"></div><div class="MsoNormal">Dayanamadım ayağa kalktım ve elimi yana doğru açıp 90 derecelik bir açı çizercesine bütün sınıfı göstererek susun ulan diye bağırdım. Susun dikkatimi dağıtıyorsunuz ulan artık konsantre olamıyorum heyt tutmayın beni birini bu camdan atacağım. Neyse yanımdaki belimden kavradı bırakmıyor dur hocam gözünü seveyim sus ulan dedim ne hocası burası camii mi? Neyse sakin oldum biraz tam oturacakken gene ayağa kalktım. İlk soruyu sorana döndüm ve dedim ki “ y*rr*k kafalı şimdi kalkarım oraya babanın doğum tarihinin yerine kendi doğum tarihimi yazdırırım ve bunu resmi bir kılıfa uydururum ki kimse de itiraz edemez.” </div><div class="MsoNormal">o kendi babamın doğum tarihimi yoksa kızımınkini mi yazayım diyene döndüm “ulan a*cık ağızlı şimdi seni gebertirdim ama kızını babasız bırakmak istemiyorum”</div><div class="MsoNormal">o şifremi unuttum seçeneği de olsun diyen kıza ters bir bakış attım “şimdi sana öyle şifreli bi konuşma yaparım hayatın boyunca ne unutursun ne de o şifreyi çözersin. Ömrün onunla uğraşmakla geçer”</div><div class="MsoNormal">lavaboya gidebilir miyim diyeni az kalsın unutuyordum tam oturacaktım ki aklıma geldi oturmaktan vaz geçip ona döndüm bu sefer dedim ki g*t herif madem dayanamıyorsun o zaman bez bağlasaydın ya” abi aceleye geldi yoksa bağlardım diyordu boynu bükük bi şekilde bakmaya çalışıyordu o an içim parçalanacakmış gibime geldi. </div><div class="MsoNormal"></div><div class="MsoNormal">* * *</div><div class="MsoNormal"></div><div class="MsoNormal">İkinci sınavda da arama sorunu çıktı bu sefer bi anahtar sorun yaratıyordu adam şehir dışından özel arabasıyla gelmişti anahtarı alamıyoruz içeride bırakamıyoruz diyorlardı. Gidin arabanızda bırakın gelin diyorlardı. Adam diyordu ki memur bey anahtarı arabada bırakırsam kapıyı kapatırsam sonra parmağımla mı açacağım.” “biz bilemiyoruz o sizin sorununuz istiyorsanız karşıdaki dükkâna bırakın gelin” bende öyle düşündüm gittim oradaki çocuğun tipini beğenmedim hırsız tipi vardı onda şimdi anahtarı oraya bırakacağım ben sınava girer girmez kapıya gelecek düğmeye basacak benim aptal araba sinyalleri yakacak sonrada vak vak diye yerini belli edecek adam binecek benim 2 yıllık maaşımı alıp gidecek”</div><div class="MsoNormal"> * * *</div><div class="MsoNormal">Neyse öğleden sonra ki aşamaya geçebildik kazasız belasız derkennn. Sınav başladı bi baktım gözetmen bağırıyor hayır evladım bu kalemle yazamazsın ayriyeten o şekerleri de yiyemezsin yedin mi ÖSYM tarafından verilen şekerlerden yiyeceksin ve ÖSYM kalemiyle yazmak zorundasın, çocuk boynu bükük “hocam ama bu kalem ve şekere okutturup üfletmiştim” hoca sert bi şekilde “olmaz, katiyen olmaz hem sen o kalemi nasıl içeri soktun ki” diye sordu sormaz olaydı çocuk kalemi ve şekerinin elinden alınmasının üzüntüsüyle aniden bağırmaya başladı “nasıl mı soktum? Çok mu merak ediyorsun? Sınava sokmadan önce g*tüme soktum oraya bakmaya akıl edemediler böylelikle içeri sokabildim. Şekerleri de merak ediyor musun? Islanmasın diye naylona sardım ama onu o şekilde sokmadım dilimin altında soktum”<br />
</div><div class="MsoNormal"></div><div class="MsoNormal">Neyse sınav başlayacak “bölümü öğretmenlik olmayan var mı arkadaşlar dedi” gözetmen “ben varım dedim.” “Bölümün ne?” dedi “işletme” dedim “işletme bölümü öğretmen olamaz ki niye giriyorsun.” Demez mi? Sana ne geri zekalı demek geçiyordu içimden ama yaşça benden büyük olduğu için demedim daha doğrusu sesli olarak demedim “ parasıyla değil mi? Parasını verdim düdüğünü çalacağım” “madem öğretmenlik sınavına gireceksin o zaman niye işletme okudun ki” “hocam benim bölümüm işletme ve ben bu bölümü milleti işletmek için okudum” dedim. Adam bişey demeden kalakaldı o an şok geçirmiş olsa gerek …</div>sansürlü-yorumhttp://www.blogger.com/profile/12943886149346400173noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-6821444533133561090.post-2754089302431380492011-07-11T14:06:00.006+03:002011-07-12T22:19:50.380+03:00NANNİM!!!!<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjHJfrqL7UWo1YYJ3dFqRvd5-h7Cl-RTAeAjTZvGPEYKwyOebbuLKxgt_D66R1oK8cLZwF67ivrLv9-iU-rphrvFocSHh6Y5-Dtome-J4ZcD7626CzuyrBXdjwsomH8Yx9fATffDhzgyUsY/s1600/1930-TURKIYE-GUZELI-MUBECCEL-HANIM-FOTOKARTI__21873012_0.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjHJfrqL7UWo1YYJ3dFqRvd5-h7Cl-RTAeAjTZvGPEYKwyOebbuLKxgt_D66R1oK8cLZwF67ivrLv9-iU-rphrvFocSHh6Y5-Dtome-J4ZcD7626CzuyrBXdjwsomH8Yx9fATffDhzgyUsY/s320/1930-TURKIYE-GUZELI-MUBECCEL-HANIM-FOTOKARTI__21873012_0.jpg" width="260" /></a></div><u><span style="color: red;">Nannimle ilgili daha önceki yazım: </span></u><a href="http://superinceparlakcorap.blogspot.com/2010/11/vapuuuur-al-beni-seneler-oncesine.html">http://superinceparlakcorap.blogspot.com/2010/11/vapuuuur-al-beni-seneler-oncesine.html</a><br />
<br />
<br />
<div><span style="font-family: Times New Roman;">Nannim hastaydı hem de zor bir hastalıktı. Doktor ''Ne olacağı belli değil.. Beyninde pırtı oluşmuş, ameliyat etmek onu, çabuk sonuca götürebilir, böyle kalması daha iyi, bu pırtı beyninin merkezlerinde dolaşabilir, çok acıkabilir, yada yemek yediğini hatırlamayabilir, hatta tuvaletini nasıl yapacağını bilmeyebilir, günlük yaşam kalitesi düşecektir sadece ona iyi bakacaksınız ''dedi, annemle, teyzemler in gözleri fal taşı gibi açılmış birbirlerine baktılar.... Doktorun dediklerini tekrar düşündüm, o zaman kalbimin içinde acı bir sızı oluştu...<br />
Evine gittik, namaz kıldı, onu izledim, divana yanına oturdum, omuzuna, kafamı koydum buram buram gül suyu kokuyordu.....''Ben artık hiç eskisi gibi olamam cemre!!''dediğinde içimde kopan fırtınayı anlatmam mümkün değil bu anı ve duyduğum ona has gül suyuyla karışık pudra kokusunu asla unutmadım..<br />
İşte o zaman anneanneme de ayrı bir aşk duyduğumu hissetmiştim. Çok erkendi biz daha onunla neler, neler yapacaktık diye düşündüm.. Çocukluğumun çok önemli yapı taşlarından biriydi. Herkes için anneannesi önemlidir, ama sanki benim için daha bir farklıydı yada ben öyle sanıyordum...</span><br />
<a name='more'></a><span style="font-family: Times New Roman;"><br />
Çünkü çocukluğumu onun dibek başında çıkmaz sokaktaki evinde geçirmiştim. Onunla sıcak pişili kahvaltılar ederdik, hamuru karışını, çökelekli maydanozlu, hamur toplarına dolduruşunu izler, bazen yapmama izin verirdi, komşulara gider çaylı, kekli, börekli saatler geçirirdik, havra sokağına taze sebze, meyve almaya gider, oradaki esnafla pazarlık yapmasını seyreder, pide yer, karadut şerbeti içerdik, hamama gider saatlerce kendimizi ödüllendirir eve gelince pamuk gibi koyun koyuna sevdiğimiz şarkıları mırıldanıp uyurduk, akşamları yazlık açık sinemaya minderlerimizle birlikte gider, sensun gazozu alır, Raj kapoor'un Avere Mu filmini izlerdik, akşam üstleri, kapının önüne serdiğimiz kilimin üzerinde, ben bebeklerimle oynar, oda komşularınla oya yapardı, Aydına trenle giderdik, yolda sardığı kalem gibi sarmaları yer, tren (ki tren'e motorlu derdi) bozulursa, uyur 2 saatlik yolu 4-5 saatle gider ama hiç sıkılmazdık, Aydında akrabaları ziyaret eder, incir, üzüm toplamaya giderdik...Bana çok güzel şarkılar söyler benim iyi vakit geçirmemi sağlardı....<br />
Bütün yazı, agora harabelerinin içinde, bazen kuzenlerim ve kardeşimle bazen komşunun kızıyla, zamanımızı orada evcilik oyunu oynayarak geçirirdik. Harabelerin içinden su akardı, suyun aktığı yeri, evimizin mutfağı gibi kullanır, acıkınca evden bir koşu alıp geldiğimiz, salçalı ekmeği yer, susayınca oradan su içerdik, şimdi o akan su yoktur sanırım. Zaten gidip görmek istesem de gidemem, göçten gelen insanların oturduğu bir yer olduğu için, tek başıma orada oturmayan bir kadın olarak çok dikkat çekerim sanırım, dibek başında yerli kimse kalmadı maalesef. Çokta merak etmiyorum aslında, çünkü görürsem, eski atmosferi bulamayacağımı biliyorum beğenmeyeceğimi de, hayalimdeki gibi kalsın görmesem de olur....Ama duyduğuma göre kentsel projeyle oradaki tüm evler yenilenecekmiş. Buna çok sevindim....<br />
Anneanneme Nannim derdim ama sadece ben ona lakap takmıştım, o ise hepimize, isimlerimizi komik bir dile çevirirdi.. Mesala kuzenime kızdı mı cem düdüklü tenceresi, normal konuşurken cem trikosu derdi...Bana cemre düştü mü cemre, diye sorar, anlamsız baktığımı görünce, gülerdi.....</span> <br />
<div class="MsoNormal">Nannim, Aydın doğumlu sıradan bir çiftçi ailesinin kızıymış. Simsiyah iri gözleriyle Aydın'da nam salmış o zamanki en zengin sarrafın oğluna, onaltısın'da nannimi istemeye gelmişler.<br />
Nannim, bir kere sokakta gördüğü Arif in nişanlısı olmuş. Nişanlı olmuş, olmuş, olmasına daa, ama işte aşk ferman dinlememmiş alt katlarındaki daireyi, kiraya tutan annesiyle yaşayan dedem Erdem'i görünce anneannem aşkın ne demek olduğunu anlamış. Tarifi ise klasikti..</div><div class="MsoNormal"> -Aşk meşk mi gördük bildik de nişanlandık, o zamanlar öyleydi, büyükler için, çocuğun hali vakti yerinde olması yeterdi, verirlerdi, giderdik, istiyormusun diye sormazlardı,, görmezdin, tanımazdın, evlenince tanışırdın, ısınırdın, çocuğun olurdu, yaşam gailesiyle, yaşayıp giderdin. Bütün arkadaşlarım, tanıdıklarım, akrabalarımın kızları öyle evlendi..</div><div class="MsoNormal">Ama, ama, ama, nannim hariç, dedem annesiyle, nannimle annesinin alt katındaki evi tutmaya geldiklerinde, nannimin içine düşen ateşin kendini, kor gibi yaktığını söyledi.. İşte bu da Aşk olmalıydı ki, sarraf Arif yerine terzilik yapan aynı zamanda Santur sanatçısı olan nannim, Erdem'e kaçmış, onunla evlenmişti ..<br />
Hoş o 'kor' zamanla dedemin davranışları yüzünden çabuk sönmüş, dedemin çapkın, havai hayatı, iyi kazandığı halde evine para bırakmaması, bezdirmiş nannimi. Bir dönem iyi yaşamışlar İzmir'e 55, 60' lı yılların en iyi semti olan Dibek başı na şimdiki adıyla Agoraya taşınmışlar. Annem taşındıklarında 6 yaşındaymış, her şeyin en güzeli en iyisi ilk onlara gelirmiş, hatta bir gün bir yerden geçerken bir bambu takım gördüğümüz de annem ben küçükken bizim bahçede vardı biliyormusun demişti de şaşırmıştım, ki, annem, 51 doğumludur düşünün artık...<br />
Dedem terzilerin en iyilerinden biri olmalıydı ki, İzmir'de ciddi bir müşterisi oluşmuş, hanımlar, Döpiyeslerini ona diktirirlermiş. Çevre ilçelerden de ona gelen çok olurmuş. Fakat dedemin müziğe olan ilgisi arttıkça İzmir deki TRT' nin radyo sınavlarına girmiş ve kazanmış. O zaman hem terzilik yapıp, hem de TRT de kadrolu olarak çalışmaya başlamış bazı geceler maksimde, yazları da fuarda büyük sanatçıların kadrosunda muhakkak olurmuş...Zeki Müren, Müzeyyen Senar, Emel Sayın, hatta bazı eski filmlerde arkadaki çalan müzisyenlerin arasında görürüm dedemi...Ne yazık ki onu çok tanıma fırsatım olmadı, ben 7 yaşındayken, onu bir konser için gittiği Şanlıurfa da şeker komasından kaybettik. Fakat bize gömüldükten, on beş gün sonra haber geldi, ve ona ait olan eşyaların hiç biri gelmedi, buna bavulu, santur' u da dahil...Bilemiyorum artık ne olduysa.. Ona ait küçücük bir eşyası olsaydı diye düşündüğüm çok olmuştur, bir sigaralığı, cüzdanı yada sağ elindeki siyah taşlı gümüş yüzüğü......<br />
Şehir tabi Kasaba gibi olmamış 4 çocuklu AK budak ailesi için. Büyük şehir, kalabalık, büyüyen çocuklar, çocukları istekleri..... Dedemin kendine müzisyenlerden yaptığı çevresi sorumsuzluklarını çoğaltmış, nannimle arasını açmış ve bazı evliliklerde ki gibi klasik bir son, bir dedem çapkınlıklar yapmış ...Nannim dedemle, mutlu olamamış malesef.....Çok kavga etmeye başlamışlar dedem, bazı günler sabahları eve gelirmiş, o günlerden birinde kahvaltıda kavga çıkmış, dedem nannnimin üzerine yürümüş, nannimde kendini koruma iç güdüsüyle olacak ki, elindeki tavayı dedemin kafasına indirmiş. Bu bardağı taşıran hamleydi sanırım ondan sonra bir daha aynı evde olamadılar ve boşandılar......<br />
Bugün benim için buruk bir gün... Nannimin 10. ölüm yıl dönümü..Ölenin ardından özlüyorum denmez derler, ama ben hep diyorum. Onu çok özlüyorum bu özlemim sanırım hiç bitmeyecek.........</div><div class="MsoNormal">......</div></div><div class="MsoNormal"><u>Nannimin en çok sevdiğ şarkı ve şarkıcı: <a href="http://fizy.com/#s/12qjqy">http://fizy.com/#s/12qjqy</a></u></div>Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/07185921362103224623noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6821444533133561090.post-90029745914120860412011-07-08T16:31:00.003+03:002011-07-12T22:21:33.623+03:00MEVSİM BAHAR..<div class="date"><br />
</div><div class="content content_12" id="author_content"><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;">İçimde derin bir boşluk,</div><br />
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;">Seni düşünüyorum…</div><br />
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;">Eski resimlere bakıyorum şuan,</div><br />
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;">Gülüşünü canlandırıyorum gözümde,</div><br />
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;">Eski yıllardan hatırladığım birkaç satır geliyor aklıma.</div><br />
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;">Bir makalede okuduğum,</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><b>"Hayat nedir?</b>" diye soran ve <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">"bahar mevsiminde liseli bir sevgilin olacak</b></div><br />
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;">El ele tutuşup kırlarda dolaşacaksın işte hayat budur</b>"</div><br />
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;">diye devam eden…</div><br />
<a name='more'></a><br />
<br />
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;">Ama liseyi bitireli yıllar oldu,</div><br />
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;">Ona da geç kaldığımı hatırlıyorum aniden.</div><br />
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;">Kalbimin üzerindeki cebimden eski hayallerimi çıkarıyorum</div><br />
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;">Pas tutmuş, sayfalarını birbirinden zorla koparabildiğim hayallerimi gözden geçiriyorum,</div><br />
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;">İçimde umut diye bir şey kalmış mıdır acaba bilmiyorum…</div><br />
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;">Kendimi sınıyorum ama bir sonuç elde edemiyorum.</div><br />
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;">Kırlarda dolaşmak varken ben oturmuş kitapların arasına gömüyorum kendimi,</div><br />
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;">Bundan da pek şikâyetim yok.</div><br />
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;">Çünkü hayata geç kaldığımı anlıyorum,</div><br />
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;">Gönlüm virane bir şehir gibi bomboş,</div><br />
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;">Her gelene ısmarladığım kadeh şişeleri halen masada duruyor,</div><br />
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;">Toplayacak gücüm kalmamış,</div><br />
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;">Masanın üstü tuz dolu…</div><br />
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;">Eski hayallerimden de umut kalmadı artık</div><br />
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;">Onlarında son kullanma tarihi geçmiş anlaşılan</div><br />
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;">Baharı düşünüyorum tekrardan</div><br />
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;">Acaba bahar mı gelmiş diye soruyorum kendime</div><br />
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;">Evet bahar gelmiş galiba ama,</div><br />
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;">Anlaşılan bendeki ilkbahar değil sonbahar…..</div></div>Sensiz Olmuyorhttp://www.blogger.com/profile/13029020911609991059noreply@blogger.com0